Tarihçi Yazar Talha Uğurluel, Tuzla Belediyesi’nin düzenlediği Muhteşem Bin Yıl özel programında Kanuni Sultan Süleyman dönemi için “Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en muhteşem dönemi” tanımını kullandı.

 
Tuzla Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından düzenlenen Muhteşem Bin Yıl özel programının 6. bölümünde Kanuni Sultan Süleyman döneminin önemli konuları, izleyicilerle paylaşıldı. Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman’ın ailesi, şehzadelik yılları, eğitimi, tahta çıkışı, fetihleri, askeri ve politik kabiliyetini kronolojik sırayla ve sunum eşliğinde izleyicilere aktardı. 1520’de babası Yavuz Sultan Selim’in vefatının ardından tahta geçen Kanuni Sultan Süleyman’ın, büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet’in kuşatıp fethedemediği Rodos Adası ve Belgart kalesini almayı kendine ilk hedef belirlediğini söyledi. Kanuni Sultan Süleyman’ın bu hedeflerini 1 yıl içinde gerçekleştirdiğini belirten Uğurluel, Avrupa içlerine devam eden fetihlerin coğrafi ve tarihi önemini detaylarıyla paylaştı.

Tarihimizi Bilmediğimiz Zaman Başkalarının Peşinde Koşuyoruz
Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamını ilmi birikimi, insani değerleri ve hizmetleriyle aktarmaya devam etti ve dizi filmlere konu olan hayatıyla gerçek yaşamı arasında benzerlik bulunmadığını söyledi. Bu kopukluk için “Art niyet” veya “Cahillik” seçeneklerini sunan Uğurluel,  “Gerçek Osmanlı kadınları, devlet siyasetinin derdiyle dertleniyor. Biz filmlerimizde o kadınları kepazeye çeviriyoruz ama aynı tarihlerde Avrupa’da yaşayan kadınlar için bugün Avrupa’da yayınlanan filmlerde toz bile kondurmuyorlar. Tarihimizi bilmediğimiz zaman başkalarının peşinde koşuyor, onların anlattıklarına özeniyoruz” dedi.
Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman’ın fethettiği her yerde yüzlerce vakıf eseriyle iz bıraktığını ama bu izlerin sistematik bir şekilde yok edildiğini fakat kullandığı askeri malzemeler ve topların Avrupa’nın büyük ülkelerinde tarihi mekanların parçası olmayı sürdürdüğünü söyledi.
Muhteşem Bin Yıl programı, Serdar Tuncer’in okuduğu şiirler ve Cihan’ın müzik dinletisi ile sona erdi.