Günümüzde Müslüman cemaatlerin, grupların yapabildiklerinin küresel sistemin, sömürgecilik verileriyle, projeleriyle hareket ederek onlara uymak ve düşmanların taktikleriyle kendi vatanında, kendi milletinin içine sızarak bir güç ve iktidarı elde etmek çabası olduğu görülmektedir.

Sormak gerek, şahıs, sen neyin kavgasını, neyin savaşını veriyorsun? Küresel sistem düzenbazlarının dayattığı projelerin çarkını daha iyi döndürebilmek için mi varsın sen?

Sen, kendi vatanına, milletine, dinine zarar veren bir iktidar kavgasında olduğunu hala görmüyor musun veya görmek için daha nasıl bir felaket yaşanmasını bekliyorsun?

Sen; iktidar, dünyevîleşme hırsı ve ihtirasıyla hareket etmeye başladığın an Allah’tan, vatandan, milletten, ahlaktan uzaklaşıp küresel sahtekârların, hainlerin, düşmanların tuzağına ve kucağına düşmüş olduğunu görmüyor musun?

Kendi meselelerini, hayatını İslami çerçevede halletmeden, dünyevileşmiş beyniyle vatanın, milletin ve İslam’ın içine sızarak, Allah’a isyan noktasına gelen insan, vatanına, milletine verdiği zararın bedelini ne bu dünyada, ne ahrette ödeyebilir.

Bu devletin içine sızmak, kadrolaşmak ve devleti ele geçirmek isteyen herkes kendine şunu sormalı; ben kimim, bu vatanın, bu milletin neresindeyim, elde edemediğim nedir, bizim diğer insanlardan üstünlüğümüz nedir, ben ve benim gibiler bu devleti ele geçirince ülke ne hale gelecek?

Millet sandığa gitmiş %52 ile Cumhurbaşkanını, yaklaşık %50 ile hükümetini seçmiş. Kendini yönetmesini istediklerini belirlemişken sana bu hakkı kim veriyor. Hele bir sor ki millet buna müsaade ediyor mu? Müsaade etmiyor ve etmedi işte.

Allah korusun; Ülkemizde iç savaş çıkarabilecek, milleti birbirine düşürebilecek ve ülkemizi parçalayabilecek bir ihanet darbesinin Allah’ın yardımıyla birlik ve beraberlik içinde atlatılmış olması da kimin haklı, kimin haksız olduğunu ve darbeciler tarafından gidilen yolun yanlışlığını açıkça ortaya koymaktadır.

AHMET BERHAN YILMAZ