İnsan bu ya; para, mal, mülk, eşya biriktirmeyi, yığmayı sever çünkü kendisini güçlü hissetmek, güçlü olmak, her şeye hükmetmek ister.
İnsanın makamı, mevkii, parası, malı, mülkü, serveti artınca da kendisinde güç vehmetmeye, her şeyi kendisine mubah görmeye başlar.
Kendisini diğer insanlardan farklı görür, ayrıcalık zırhına bürünerek kendisinin üstün ve her şeyin onun hâkimiyeti altında olduğu duygusuna kapılır.
Hırs artar, zaaflarının kurbanı olur, arzularına ulaşmak için hadsizleşir, sınır tanımamaya başlar, diğer insanlar ile arasına bazen direkt, bazen tevazu kılıfı altında kibirden bir duvar örer.
Kendisinin istediği her an, her yere, her şeye ulaşmaya hakkı olduğunu düşünürken, kendisi ulaşılmaz, erişilmez olmak ister. En akıllı kendisini görür, en mükemmel kendisini sanır.
Kendisinin denetlenemez, sorgulanamaz, hesap veremez olduğunu düşündüğü için en ufak bir itiraz, karşı çıkma onun için düşmanca bir tavırdır ve ihanettir.
İyi niyet, samimiyet, dürüstlük, hoşgörü, duygudaşlık, başkalarına karşı sorumluluk duygusu zamanla azalarak kaybolur. Bu sebeple kendisinin sebep olduğu sorunlarda bile başkalarını sorumlu tutar, başkalarını suçlar hatta başkalarını cezalandırır.
Çevresindeki bütün insanların kendisine hizmet etmek zorunda olduğunu düşünür ve insanlara hükmetme, yargılama, cezalandırma, öfkelenme, bağırma, çağırma, hakaret etme hakkını kendinde bulur.
Ve bu insanlar; yaşlanacağını, hastalanacağını, çaresiz kalabileceğini, aynı şeylerin kendisinin başına gelebileceğini, öleceğini, hesaba çekileceğini düşünemez, sonsuza kadar bu gücün devam edeceğini sanır.
Tabi ki bu insanlar yalnız değildir; hırsları, çıkarları, beklentileri uğruna bu insanlara destek veren, her şeylerine katlanan omurgasız, ikiyüzlü, ahlaksız, makam, mevki, para uğruna yapmayacakları kötülük olmayan, dalkavuk, bozguncu, ayrıştırıcı, insanların dünyasını yakan, yıkan şahsiyet yoksunu binlerce insan vardır.
Hâlbuki insana; insan olmak, insanca yaşamak, ahlaklı olmak, tevazu sahibi olmak, güvenilir olmak, dost olmak, dürüst olmak, hoşgörülü ve yardımsever olmak yaraşır.
Bütün bunları yok sayarak elde edilen makam, para, güç, servet kişiyi onursuz ve zalim yapar.
Kendilerinde güç vehmeden veya bu insanlarda güç vehmeden insanlar; her şeye güvenmişler, ama Allah’a güvenmemişlerdir. Herkesten, her şeyden korkmuşlar ama Allah’tan ve gerçekle yüzleşmekten korkmamışlardır.
“İnsanların onuruyla, haysiyetiyle oynayan, gururlanan, fesatlık yapan, kusur arayan, iftira atan, insanlarla alay eden, kibirli, gıybet yapan, dedikodu yapan, fitne çıkaran insanların vay haline ki bu açık bir aldanıştır.
Haram helal demeden mal yığıp toplayan, onu saydıkça sayan malının, servetinin, gücünün kendisini ebedileştirdiğini sanan, gönül inciten, yürek yakan bedbahtların da vay haline.
Böyle olmaktan, böyle yapmaktan kaçının! Çünkü böylelerinin sonu kesinlikle çökerten, ezip içine çeken, acısı yüreklere işleyen cehennemdir.” (Hümeze Suresi)
AHMET BERHAN YILMAZ
İlgili Haberler
İstanbul takımlarının stadında, gazetecilere ayrılan basın tribününün neredeyse tümünde maç izlemişimdir. Gazetecilere ayrılan basın tribünü sadece Türk gazetecilere değil akredite olan yerli-yabancı tüm gazetecilere açıktır. Özellikle Avrupa maçlarında yurt dışından gelen yabancı basın mensupları, Türk takımlarının statlarına hayran kalıyor. Hayran kalıyor kalmasına da acaba bu durum “basın tribünü” için geçerli midir? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin basın tribünü gayet modern bir dizayna sahipken, Galatasaray basın tribününde […]
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]
Geçen yıl genç bir ekip yeni bir tiyatro kurdu: Müphem Tiyatro. Çıkış oyunları Küller Küllere de bu sene 2. sezonuna giriyor. Oyunun oyuncuları İnanç Bükülen ve Dilek Güler ‘e merak ettiklerimizi sorduk. Bu ekip nasıl kuruldu, yollar nasıl kesişti? İ. B.: Oyunumuzun yönetmeni Cem Burçin Bengisu benim reklam sektöründen tanıştığım, hatta aynı menajerde olduğumuz […]
Geçtiğimiz pazar bkz. İletişim tarafından, Arter’de mükemmel bir etkinliğe davetliydim. Endophasia isimli gösterinin üçünden sonuncusunu yakaladığım için finalde sahneye tüm ekip de çıktı ve biz hepsini tek tek alkışlayabildik. Ekibi kısaca tanımak isterseniz instagram sayfalarında hepsi mevcut ancak ben bilmeyenler için, konsepti yaratanın ve aynı zamanda yönetmenin Gökçe Uygun olduğunu, sahnedeki kişinin de bizzat kendi […]