Yağmur ilk damlalarını aşağılara saldığında çok
hoşuna gitmişti. Yalnız yağmur mu? Ya mis gibi
toprak kokusu. Bu nasıl garip bir şeydi. Bu kokuyu
almak için defalarca toprağa su dökmüş, eğilmiş
koklamıştı.
Ne fayda. Böyle kokmuyordu.
Bu toprak kokusuna büyükleri 'Cennet kokusu'
derlerdi haklıydılar.
Yeni yağan yağmurun toprakla dansetmesi, etrafa
saldığı rayiha, tek tek yüzüne damlayan yağmurun
asil tanecikleri ve yağmur damlalarının çıkardığı
sesler.
"İşte budur yaşamak"
Gülümsemişti.
Annesi ona 'gülünce gözlerinin içi de gülüyor' derdi.
Alah rahmet eylesin. Nurlar içinde yatsın. Ne
müstesna bir kadındı. Herkesin annesi kendine özeldi,
güzeldi. Muhakkak ki öyleydi ama onun annesi bir
farklıydı. Hani bir tabir vardı.
"Saçını süpürge etti."
Annesini hatırladığında bu kelimeler içini acıtırdı.
Evet, annesi öyleydi.
Saç neydi ki, ömrünü sevgili eşi ve çocuklarının
yolunda feda etmişti.
Onun içindir ki daha 48 yaşında bu dünyadan
yıpranmış, yorulmuş olarak göç etmişti.
ne güzel kadındı annesi.
Şeyh Şamil'in soyundan geliyordu. Babasıydı o
soydan gelen. Annesi tatardı. Oysa son zamanlarda
aile kütüğünü araştırdığında yeni ve güzel bir şey
daha bulmuştu. Anne tarafı aslında Selanik'ten
geliyordu. Bu bir çeşit gururdu. Nasıl olmaz ki.
Büyük ATA ATATÜRK'le aynı zamanda hemşehirli
olmak. Vay canına bu ne güzeldi.
O zaten annesinin asil bir kadın olduğunu biliyordu.
Onun çay bardağını dudaklarına götürdüğü zaman
küçük parmağını kaldırdığından bilirdi, onlara daha
çocuk yaşlarında çatal-bıçak kullanmasını
öğrettiğinden de bilirdi.
Akardiyon çalardı mesela,
sesi çok güzeldi türkü, şarkı söylerdi mesela,
Kafkas danslarını da yapardı,
efendimsiz konuşmaz, buyurunuz ve rica hatta
teşekkür ederim sözleri ne çok kullandığı kelimelerdi.
Çok hamarattı.
Anneler güzel yemekler yapardı tabiki, her evlat
annesinin yemeklerinin lezzetini başka tatlarda
bulamazları bu doğruydu. Doğru kişi ve anneler ve
mahiretler arasında tartışılırdı fakat onun annesinin
yemeklerinin sadece lezzeti değildiki onu çok değerli
kılan onun ekonomist hali de enteresandı.
Beş çocuk, titiz bir eş, kira bir ev ve her övün masada
çorba, ana yemek pilav. Hatta hoşaf olurdu. Salata
olmazsa, cacık.
Nasıl yetirirdi, nasıl toparlardı, bilinmez.
Mubarek Ramazan'da sahur yemeklerini gece
yapardı.
Börekler sahura taze çıkardı fırından, pirinç pilavı tel
tel olurdu yeni ve dinlenmiş haliyle. Sahurda eşine
oruç tutacak yaşta olan çocuklarına yemek
servisinden kendi yermiydi acaba? yoksa
geçiştirirmiydi sahurunu çok da doymadan.
Annesiydi o güzel kadındı Huriye Bilgin. Herkes
yataklarında uykuya dalarken o bulaşık, ve ortalık
toplama telaşına düşerdi ki bir de sessiz olması
gerekirdi beyi uyanmasın, çocukları uykusuz
kalmasın. Ah annem ah.
İftarlar nasıl farklıydı senin elinin lezzetinden dolayı bu
günlerden. Ne güzel sofralar kurardın be annem.
Nasıl beklerdik ezanı ve çocuk aklı ve kalbimizle hatta
nefsimizle yiyeceğimiz yemekleri ve olmazsa olmaz
iftardaki tatlımızı.
Ne güzel kadındın sen annem.
Allahım seni ve senin gibi mübarek anneleri cennetine
kabul buyurur inşallah.
hatırlıyordu da;
Bolca su içerdi annesi. Hiç bir zaman kilolu olmamıştı,
her zaman gençe bir kız vücuduna sahipti. Tatarlara
da benzerdi, çilleri sadece yüzünde değildi vücudunda
da bezeliydi aslında çok güzel görülürdü ama o
sevmezdi. Çil giderici kremler kullanırdı.
Ah annem yağmurla başladım nerelere geldim.
Sen çok severdin yağmuru.
Yağmur kokusunu bana sen alıştırmıştın.
Yağmurda evde olmanın, pencereden caddeyi,
arabaların gidişini, şemsiyeli bey ve bayanların
korunaklı yürüyüşlerinin zerafetini de sen aşılamaştın.
İftar oldu olacak. Ezanın sesi bekleniyor ve yağmur
yağıyor.
Yağmur bereketiyle geliyor, sevabıyla geliyor.
Temizliyor, yolları, evleri, ağaçları ve insanları.
Bedenler belki değil temizlenen ama yürekler
aklaşıyor.
Mubarek Ramazan günü,
nefisle terbiye, sabır ve Allah'a iman.
Bu ne büyük saaddettir ve ne büyük saaddetki böyle
mübarek bir günde dünyalar güzeli annem seni
anıyorum. Ruhun şad olsun. Mekanın Cennet olsun.
Benim güzel annem.
Fatiha okursanız çok sevinirim.
Nazan Şara Şatana
İlgili Haberler
Biz insanlar hayata ne kadar da çok anlam yüklüyoruz değil mi? Oysa bu dünyaya ölmek için geldik. Bir varoluş mücadelesi içindeyiz. Kiminin uzun, kiminin kısa bir yaşam sürdüğü bu dünyaya ne bırakabiliriz onu düşünelim. Bu yaşamı nasıl hak edebiliriz? İyi bir isim, faydalı ilim, iyi bir insan yetiştirmek, paylaşmak, yardımlaşmak, bırakabileceğimiz güzel izlerdir dünyaya. Yedi […]
Öyle zamanlar oluyor ki sevdiğiniz insanlar bir bir öteki dünyaya göç ederler. Öyle zamanlarda çaresiz kalırsınız, kime üzüleceğinizi, kimin yasını tutacağınızı bilemezsiniz. Öyle bir dönemi yaşıyoruz, sevilen birçok insan göçüp gidiyor. Ölenler ve kalanlar… Doğmak kadar ölümler de maalesef insanoğlunun gerçeği… Her bir canlı doğduğu gibi ölecektir. İyi de ölümü kabullenmek zor iş… Konuşulduğu gibi […]
Ah şu yazarlar, ne güzel insanlar, bizlere hayatı ne güzel anlatırlar. Gülmek, ağlamak, hüzünlenmek, dert edinmek, empati kurmak, ders çıkartmak hepsi onların sayesinde… Ne kadar çok kitap o kadar bilinç, bilgi… İyi ki yazarlar, kitaplar var, iyi ki de yazmışlar. Dünya klasikleri başlı başına bir öğretidir, birçok şeyi o kitaplardan öğrendik. Gezmeden, görmeden, duymadan oturduğumuz […]
Galatasaray, pazartesi günü önemli bir maça çıkacak. Belki de şampiyonluğu belirleyecek bu karşılaşma bir derbiden daha fazlası. Yabancı hakem, uzun süredir karşılıklı kulüp açıklamaları falan derken o an geldi çattı. İLGİLİ HABER Beykoz Belediyesi’nde Köselerin Koltuğuna Özlem Vural Gürzel seçildi Bu arada Cimbom’un Avrupa macerası da bitti. Biterken de Galatasaray, kaleci Günay Güvenç’i kazandı. Umarım kaybetmezler […]