Büyük üstat Hakan Aysev
Sanatçı denilince anlatılacakta çok şeyin olduğunu biliriz. Sanatçıların farklı olduklarını bildiğimiz gibi…
Sanatı gerçek anlamda özümseyen kişilerdir sanatçılar… Tabi bir o kadarda önem verenler önemseyenlerdir sanatçılar…
Sanatçı dünyayı güzelleştirmeye, huzur vermeye, mutluluk eklemeye, aşk dağıtmaya niyetlenmiş kişilerdir.
Bazen bir keman sesi,
Bazen gördüğünüz muhteşem bir tablo
Bazen elinizden bırakamayacağınız lezzette bir kitap,
Bazen bir heykeltıraşın yaptığı eser,
Bazen de sizi alıp başka âlemlere götüren bir sanatçının gür ve çok güzel sesi.
Sanatı sanat gibi yapan, çok lezzetli kılan, yaptığı işe ciddi şekilde saygı duyan, onu dinlerken kim bilir nerelere gittiğinizi size hissettiren birinden;
Bir sanatçıdan bir ustadan, bizi dünyada da temsil eden, gururlandıran bir üstattan söz edeceğim sizlere…
Hakan Aysev’den…
Onunla Belkıs-Yağmur Şimdi Yağacak kitabımın tanıtım kokteylinde tanıştım.
Garip bir şekilde tanıştım değil de karşılaştım gibi bir hisse kapılmıştım.
Tanıyordum onu sanki.
Sanatı her halinden belli olan üstat inanılmaz şekilde mütevaziydi. Devamlı gülümseyen ifadesi insana huzur veriyordu.
Geçenlerde bir sabah programda konukmuş. Başka yapmam gereken işim olmasına karşın hemen ekranın başına geçtim. Onu ve anlatacaklarını dinlemek istedim. İyi ki de öyle yapmışım.
Onunla ilgili yeni bir güzellik öğrendim.
Hakan Aysev: Roma Santa Cecilia’ya meydanında konser verecekmiş. On bin kişilik bir konsermiş. Düşünün on bin kişiye şarkı söyleyecek.
Bizlere Türk toplumuna operayı sevdiren sanatçı, şimdi de kaçıncı kez Roma’lıların gönlünü feth etmeye gidiyormuş.
Onu dinlediğimde; tabi ya boşuna sanatçı olunmuyor, boşuna Hakan Aysev hiç olunmuyor dedim.
Düşünsenize dünyanın her yerinde başrol söylemiş bir sanatçı Hakan Aysev.
Bizler kendi içimizdeki sanatçılarımızın başarılarını takdir ediyoruz, beğeniyoruz, seviniyoruz.
Bir sanatçı yurt dışında harikalar yaratıyorsa, on binlere şarkılarını okuyorsa, heyecanımız sevincin üstüne çıkıyor, gururlanıyoruz.
Ben uzun zamandır tanıdığımı düşündüğüm o gece tanıştığım Hakan Aysev’i tanımaktan mutlu oldum.
Mutlu biri o. Eşini ne kadar güzel anlattı. Dinlediyseniz bana hak vermişsinizdir. Eşinden söz ederken yüzünde aydınlanma oluyordu. Allah bağışlasın yakında baba olacakmış, üstelik bir kız çocuğu babası. Çok mutluydu o sabah. Sevindim.
Bizlerin onun gibi büyük sanatçılara her zaman ihtiyacımız var.
Bizi başkalarına anlatsınlar ve baksınlar bizlerde ne cevherler var.
Boşuna Türk olunmuyor…
Nazan Şara Şatana
Basit anlamda söyleyecek olursak: Sanatçı, sanatı gerçek anlamda özümseyen, önemseyen; sanatı kendi kişiliğinde eriterek, güzel şeylere dönüştüren (dönüştürebilen), “insan olmak” bilincini en üst düzeyde tutan (taşıyan), kendini aşan kişidir.
Sanatçı, karşılık beklemeden, sürekli kendisinden verendir. Yüzyıllar öncesinden yüzyıllar sonrasına seslenebilendir. Çağcıldır. Çağcıldır her yönüyle… Yaşadığı dönem güç anlaşılır, anlaşılamayabilir de… Toplumun üstündedir. Yarınlara seslenir.
Diğer bir deyişle; sanatçı, herkesin duyduğunu, herkesin gördüğünü, herkesin hissettiğini, herkesin düşündüğünü; farklı şekilde duyan, farklı şekilde gören, farklı şekilde hisseden, farklı şekilde düşünen, farklı şekilde yorumlayan, farklı şekilde yansıtandır; duyulmayanı duyan, görülmeyeni gören, olmayanı bulandır.