Deneme Bonusu Veren

Slot Siteleri: Hayalleri Gerçekleştiriyor

SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kadıköy Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:

Ayasofya; Mucizeler İnanamayacaksınız!

Yayınlanma:
ABONE OL
Ayasofya; Mucizeler İnanamayacaksınız!

Yunanca: Αγιά Σοφιά,

Tam adı: Ναός τῆς Ἁγίας τοῦ εοῦ Σοφίας…

Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia

Tarih dersimiz gibi oluyor ama ne yapalım.

Benim de tutkum tarih.

Başka şeyler de tabi yazmak istediklerim ama nedense şunu da yazmalıyım, yok bunun üzerinde durmalıyım dediğim her seferde gözüme daha önceden dikkatimi çekmiş, bir köşeye not aldığım tarihten bir sayfa geliyor ve bana merhaba diyor. Buyurun siz benim yerimde olun merhaba demeyin.

Mümkün değil ki. Hele Topkapı Şifresinden sonra daha da bir tutkulu oldum bu tarih denilen muhteşem hazineye.

Ben Topkapı Sarayını incelerken hemen yanında, yanı başında ve benim yazdığım kitapta başrollerden birini oynayan Ayasofya vardı ki. İnanılmaz. Ayasofya’yı görmüşsünüzdür. Görmediyseniz bile resimlerini görmüşsünüzdür, oda yoksa mutlaka duymuşsunudur.

Aman Allah’ım nasıl bir şey bu diye ıslık çalmasını bilenler içeri adım attıklarında ıslık çalıyorlar benim gibi bilinmeyenler şaşkın, aval, ne tür duracağını bilmeden etrafa bakmaya başlıyorlar.

Gerçekten inanamıyorsunuz. Bir kere çok büyük. Tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir yapı. Dışarısı sizi aldatmış gibi geliyor içine girdiğiniz zaman.

Evet, mutlaka dışarıdan da çok heybetli duruyor ama bu kadar korkutucu, bu kadar ihtişamlı, azametli değil gibi geliyor içinde iken. Şaşkınsınız.

Gerçekten şaşkınsınız. Yukarılara bakıyorsunuz. Şimdi yüzleri açılan iki meleğin Cebrail ile Mikail’in yüzünü görüyorsunuz.

Ne gariptir benim gözlerim uzağı net göremez burada oldukça net görüyorum. Tavanlar çok mu yukarıda kalmışlar, yoksa ben buraya girince suda kalmış ıslanmış misali bir anda çok mu çektim. Bilmiyorum. Yer yakın tavanlar çok uzak kaldı. Çok kalabalık olması da doğal…

Çeşitli milletlerden grupların birbirleri ile içeri girmek için yarışması da oldukça doğal. Hristiyan’ların içeride haç çıkarmaları bile çok normal.

O kadar şaşkınsınız, o kadar hayransınız ki her şey çok normal ve çok büyük. Merdivenlerden birilerinin yukarılara çıktığını görünce önce yukarıdan mı başlasaydık diyorsunuz. Yok, önce buralara bakmalıyım ile devam ediyorsunuz. Sizde sürekli devam hali ise yüzünüzdeki bir çeşit şaşkın ile hayranlık arasında saçma sapan bir ifade…

Hoş çok da yalnız sayılmazsınız. En azından yanınızdakiler de sizin kadar şaşkın… Onların yorumlarının içinde de hep hayretler var. Bunu yüzlerine bakınca açık ağızlarından, çok açılmış gözlerinden onlar bir şey söylemese bile anlıyorsunuz.

Evet. Devasa yerde geziyorsunuz.

İslamiyet’in Fatih Sultan Mehmet’in gelmesiyle ile başlayıp cami olan bu kutsal yerde ben iyisi mi sizleri daha da heyecanlandırmak için özünden söz edeyim. Hayretlerimi, şaşkınlığımı hatta inanamazlığımı bir yere bırakıp daha bir yere ayaklarımı basayım burası nedir ile başlayalım.

 

Ayasofya;

Yunanca: Αγιά Σοφιά, tam adı: Ναός τῆς Ἁγίας τοῦ Θεοῦ Σοφίας… Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia

1935 yılından bu yana müze olarak geziliyormuş Koca Ayasofya…

Bizans’a tanıklık yapmış, Osmanlı’yı yaşamış, Cumhuriyet’i görmüş ender ve abidevi yapılardan biri olarak kalmış. Dünyanın her yerinden turistler tarafından ziyaret ediliyormuş.

  • Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 532537 yılları arasında İstanbul‘un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından alınmasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir.
  • Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
  • Binanın adındaki ‘sofya’ sözcüğü herhangi bir kimsenin adı olmayıp, eski Yunanca’da ‘bilgelik’ anlamındaki sophos sözcüğünden gelir.
  • Dolayısıyla ‘aya sofya’ adı ‘kutsal bilgelik’ ya da ‘ilahî bilgelik’ anlamına gelmekte olup, Ortodoksluk mezhepinde Tanrı’nın üç niteliğinden biri sayılır.
  • 6. yüzyılın ünlü mimarlarından Milet’li İsidoros ve Tralles’li Anthemius‘un yönettiği Ayasofya’nın inşaatınde yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve Jüstinyen’in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir.
  • Bu çok eski binanın bir özelliği yapımında kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır.http://tr.wikipedia.org/wiki/Ayasofya – cite_note-explo1-10
  • Bizans döneminde Konstantinopolis Patriği’nin patrik kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi’nin merkezi olmuş bulunan Ayasofya, doğal olarak vaktiyle büyük bir ‘kutsal emanetler’ koleksiyonunu içermekteydi.
  • 1453’de kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği büyük hoşgörüyle mozayiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozayikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir.
  • Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozayikler yine gün ışığına çıkarılmıştır.
  • Kısaca günümüzde tüm dünya insanları bu mozayikleri görmelerini bir kişiye borçludur.
  • Oda, sanatı seven ve diğer dinlere saygı gösteren Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet‘tir.
  • Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan Üçüncü Ayasofya olarak da bilinir.
  • İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır.
  • Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya’nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan’ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.

Bu konu ile ilgili küçük bir bilgi;

  • Yapımına 532 de başlanan Ayasofya’nın malzemesi için Efes’teki Diana
    tapınağındaki kırmızı porfir sütunlardan sekiz adet getirilip yapıda
    kullanılmış.
  • Dünyanın sayılı mermer ocaklarından da malzemeler taşınmış.
  • Eğriboz Adasından açık yeşil, Cezayir’den sarı renkli, Siga’dan
    damarlı pembe, Güneybatı Anadolu’dan beyaz kırmızı mermerler taşınarak kullanılmış.
  • 55,60 metre yüksekliğinde ve ortalama 31,36 metre çapındaki devrin mucizesi olarak nitelendirilmiş.
  • Kubbesi 1,1 metre genişliğinde 40 kaburgaya dayanmış.
  • Yapının ağırlığını 40 tanesi aşağıda 67 tanesi yukarıda olmak üzere 107
    sütun taşırken, açılan 40 pencere ile yapının bol ışık alması sağlanmış.

Ben şimdi kulaktan dolma hikâyeler vardır ya hani hepimizin çok sevdiği merak ettiği, birazda onları da anlatacağım.

  • “Ayasofya’nın yapımına başlanmış. Temeli atılmış. Mimar bir süre sonra kaçmış, hiçbir haber yok, zaman geçmiş mimar yok. Derken aradan tam yedi yıl geçmiş. Eee bu arada da çalışmalar da kalmış haliyle… Dedim ya aradan yedi yıl geçmiş ve bir gün ansızın mimar çıkmış gelmiş. Haber imparatora gitmiş. Mimar tutuklanmış. İmparator onu öldürtecekmiş ki mimar konuşmuş.

“Bilhassa gittim. Burada kalsaydım bekletmezdiniz ben de gittim. Yedi yıl bekleyen temel dünyanın en sağlam temeli olur demiş.”

 

Temeli böyle atılmış bu binanın. Sonra efendim; şaşırtıcı şeylerden söz etmek istiyorum. Bakın;

Ayasofya bir kere yapılmış, yıkılmış yeniden yapılmış.

Sonrada tamamen yanmış.

Bizans İmparatoru Justinyanus burayı yeniden yaptırmaya karar vermiş.

Çalışmalar başlamış. Ancak; Mimarların yaptıklarından içine sinen bir şey olmamış. Derken; Bir dini ayin sırasında çok garip bir şey olmuş.

Kralın elindeki kutsal ekmeği bir arı kapmış kaçmış.

Neye döndüklerini şaşırmışlar. İmparator;

“Bulun arının peteğini dileyin benden ne dilerseniz” deyince kısa sürede bulunmuş. Gördüklerine inanamamışlar.

 

  • Petek mabet maketi şeklindeymiş…
  • Mihrap yerinde de kutsal ekmek duruyormuş.

Ayasofya tekrar yapılmaya başlanmış.

Sıra kubbeye geldiğinde para bitmiş…

Yapımda durmuş.  İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıkmış. Beraberinde çuvallarla altın yüklü katırlar getirmiş.  İmparator Justinyanus’un huzuruna çıkarmışlar. İmparator çuvalların içindeki altını görünce, şaşkınlığını gizleyememiş. Justinyanus buna çok sevinmiş. Yakınlarına anlatmış, hata yapmış çünkü anlatınca tılsım bozulmuş.

  • Ayasofya’nın yapımı 40 yıl sürmüş.
  • Büyük kubbenin üzerine altın bir haç takılmış.
  • Bu haç o zamanlar öyle parlakmış ki, güneş vurunca ışığı Alemdağ’dan hatta Istranca Dağlarından dahi görünüyormuş.

&

  • Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girdikten sonra ilk Ayasofya gitmiş.
  • Onarılmasını emretmiş.

Bazı rivayetlere göre, caminin kıblesi ters olduğu için eli ile duvarı kıbleye doğru itmiş. Düzeltmiş.

  • Ayasofya’daki papaz odalarını medrese olarak başlatmış.
  • Bu medreseler için İstanbul Üniversitesinin temeli sayılır deniliyormuş.
  • Ayasofya yapıldığından itibaren çeşitli onarımlar görmüş.
  • Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerirmiş.
  • Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Kuran’dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıymış.
  • Bu tahta levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hasan ve Hüseyin’in isimleri yazılıymış.
  • Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar varmış.
  • Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut’un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecit’in hünkâr mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya’daki Türk çağı örnekleriymiş.
  • Türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktaymış.

Şimdi sıra efsanelerde;

Justinyanus’un karısı İmparatoriçe Thedora, güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadınmış. Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu. Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti.

  • Efsaneye göre iki yılan lahitte delikler açarak girdiler ve cesedi yemişler…
  • Şimdi Ayasofya’nın giriş kapısı üzerinde görünen delikler yılanların açtığı delikler olarak kabul ediliyormuş.
  • Ayasofya’nın kıble tarafındaki kapılardan soldan sayılınca sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun varmış.
  • Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olmasıymış.
  • Bu sütuna ‘terleyen direk’ deniyormuş.
  • Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plaklarla kaplıymış.

İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyormuş. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta kişi avuçlarını önce bakır plaklara sonra yüzüne sürüyor. Bu üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyormuş. Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş.

  • Ayasofya’nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu varmış.
  • Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık – sık geldikleri bir yermiş.
  • Üç cumartesi ve art arda aç karnına buraya gelir, sabah namazı kılar ve bu sudan içerlermiş.
  • Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürmüş.
  • Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 cm çapında bir kapak varmış. 7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyormuş. Su hala mevcut tatlımsı ve mineralliymiş…

Ayasofya’nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut varmış. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta kraliçe Sofya yatıyormuş. Yalnız bir tehlike varmış. ‘Bu tabuta sakın dokunmayın deniyormuş. Tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.

  • Ayasofya’nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı varmış. Buna ‘açılmaz kapı’ deniyormuş. Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a girdiğinde, Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş.
    Osmanlı ordusu kiliseye girince Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış. Her paskalyada bu kapının önünde kırmızı yumurta kabukları ortaya çıkarmış.
    Bir de ‘kapanmaz kapı’ miti varmış.
  • Fetih günü Fatih’in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki, kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış.

Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz varmış. Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre Fetih günü, Fatih Sultan Mehmet’in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemere tutunmuş. Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş.

  • Bir başka olay Kanuni Sultan Süleyman döneminde olmuş.
  • Gece bir derviş gurubu camiye ibadet etmek için geliyormuş. Uzaktan Ayasofya’nın bütün ışıklarının yandığını görmüşler, içeriden ilahi sesleri geliyormuş. Dervişler korkup içeri girmemişler, olay padişaha iletilmiş. Kanuni adamlarıyla bizzat gelmiş ve dışarıdan olayı aynen görmüş. Sonra içeri girilmesini emretmiş ama içeri girenler kimseyi bulamamışlar.

Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh’un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir diğer inançmış. Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce yolcular bu kapıya gelir, dua eder ve Hz. Nuh’tan yardım dilermiş.
Ayasofya’nın güney tarafında dört adet mermer direk ve bunların üzerlerinde de 4 meleğin, yani Azrail, İsrafil, Mikail ve Cebrail’in resimleri bulunurmuş.

  • Bu melekler dört yöne doğru bakarlarmış. Rivayete göre, yılda bir kez Cebrail resmi kanat çırpıp bağırınca doğu bölgelerinde bolluk olurmuş.
  • İsrafil resmi kanat çırpınca batıda kıtlık olurmuş.
  • Mikail resmi aynısını yapınca kuzey yönünde ortaya kahraman çıkarmış.
  • Azrail resmi kanat çırpsa bu kez dünya çapında bir veba salgını olurmuş.

Evliya Çelebi, bu tılsımın akıbetini şöyle anlatır:

“Hz. Muhammed zamanında meydana gelen depremler bunları yerle bir etmiştir. Bugün bunların direklerini Çukurçeşmeler bitişiğinde görebiliriz.”

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girdikten sonra Ayasofya’yı gezerken, binanın içindeki Terleyen Direk adıyla bilinen mermer sütunun olduğu tarafta bir ışığın parladığını görmüş ve yanındakilerle birlikte o yöne doğru gitmiş.

Orada ışıklarla kaplı beyaz bir bedenin kıbleye dönük bir halde yattığını görmüş. Parlak göğsünde kırmızı renkli bir su ile ‘Vedud’ yazılıymış.

Akşemseddin;

“İşte Padişahım İstanbul’un 50 günde fethedilmesine neden olan bu kişiyi size daha önce bildirmiştik. Allah’ın hikmetiyle o gün İstanbul’un fethi için dua edip ruhunu teslim etmiştir.”demiş.

Ayasofya İstanbul’un en eski ve en güzel tarihi eserlerindendir.

—916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra

—1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han’in İstanbul’u ele geçirmesiyle camiye dönüştürülmüş…

—Cumhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında Atatürk’ün emriyle müze olarak kullanılmaya başlanmış…

—Ayasofya’nın içi Fatih Sultan Mehmet tarafından döneminde camiye çevrilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde İstanbul’un en önemli camilerinden birisi olmuş…

—Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklenmiş…

Birazda Ayasofya ile ilgili genel bilgiler;

  • Avarlar, 575 yılında Roma’yı kuşatıyor ve Papa 1. Benedictus, fidye vererek kendini kurtarıyor. Ama Avarlar, 614–619 arasında bu kez İstanbul’u kuşatıyormuş. Patrik Sergius, Ayasofya’daki kutsal ama altından olan ne varsa erittirip para haline getirerek Avarlar’a veriyor. Avarlar, bir miktar da Bizanslı kadını alarak kuşatmayı kaldırıyormuş.

Ortodokslarla Katolikler Ayasofya’da ayrılıyormuş.

  • 1054 yılında papanın temsilcisi Kardinal Humbold, patriğin yönettiği ayin sırasında Papa’nın patriği aforoz ettiğini bildiren fetvayı açıklıyor. Ayin bozuluyor, kargaşa çıkıyormuş. Böylelikle Ortodoks ve Katolik kilisesi, birbirine darılarak temelli ayrılmış oluyor. Ayrılık 911 yıl sürüyor. 1967’de 6. Paul, İstanbul’a gelerek dargınlığı sona erdirmiş.
  • 1204 yılında Haçlı orduları İstanbul’u yağmalarken Ayasofya’da ne kadar kutsal eser varsa hepsini kaçırmışlar. (Geçen yıl Vatikan, jest yaparak kutsal emanetlerden bazı bölümleri geri vermiş.)
  • 1264’te İstanbul, Haçlıların elinden kurtarılmış.
  • Ayasofya’nın içinde Deisis Mozaiği varmış.
  • Mozaikteki Meryem figürü, ellerini İsa’ya doğru uzatmış vaziyetteymiş. Oysa Hıristiyan şeriatına göre yapılan resimlerde Meryem’in ellerinde İncil ya da İsa olması gerekiyor. Dolayısıyla bu figürdeki Meryem, ‘anne’ değil Mecdeli Meryem olarak da bilinen ve Hz. İsa’nın eşi olduğu varsayılan kadına aitmiş. (Topkapı şifresi kitabımda bu konuyu uzun uzadıya işledim.)

    Kutsal Kâse, aslında Hz. İsa’nın içit kabı değil, ‘dişil prensip’i temsil ediyormuş. Bu prensibin adı ‘Sofya’. Yani Kutsal Kâse’nin kendisi Ayasofya ki, Hıristiyanlık inancına göre bütün kiliseler rahim örnek alınarak yapılıyor. Bunların en kutsalı da yani ‘Kutsal Kâse’ de Ayasofya imiş…

  • Bizans’ın ilk gizli teşkilatı Ayasofya’da kuruluyormuş.

    Mikail Cellius adlı bir filozof, Bizans’ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya’nın mahzenlerinde kurmuş. Aynı mahzenler, aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks’in de çevirilerinin yapıldığı mekânmış.

    Hıristiyanlar, İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakmışlar ve düz haç modeline geçmişler. Bu da ilk kez Ayasofya’da kullanılmış.

    Aziz Andre’nin üzerinde idam edildiği haç, çapraz formda. İstanbul’daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre’nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş.

    Latin komutan Henricus Dandolo, Papa’nın çağrısı üzerine İstanbul’u almak zorunda kalmış. Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün. Dandolo kenti alıyor ve ölüyor.  Mezarı halen Ayasofya’daymış.

    Ayasofya kiliseye hiç ait olmamış.

    Ayasofya kilisenin malı değilmiş. Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyormuş. Dolayısıyla 1453’te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya’nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçirmiş. Daha sonra da padişahların malı olarak devam etmiş.

Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel’e atıf. Balık, iman anlamına geliyor. Bu İsa’da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyormuş.

Diğer Hermetik semboller…

  • Daire, kâinat anlamına geliyormuş.
  • Etrafında da minik noktalar varmış.
  • Onlar da yıldız demekmiş.
  • Bu, aynı zamanda şifa sembolüymüş.
  • Kenarlardaki defne dalları da Hermetik öğretiye aitmiş…
  • Aradaki haça benzer figürler de bir nevi Hermetik takiyye imiş.

Vikingler de Ayasofya’da…

  • İkinci kat balkonlarından birinde, Vikingler’e ait Rune alfabesiyle yazılmış yazılar bulunuyormuş.
  • Bu en mistik yazı tarzlarından biri olan Elgir Rune’umuş.
  • Aynı yazılardan, bodrumdaki mahzenlerde de varmış.

Ayasofya’nın altındaki tüneller…

  • Mahzenlerin altındaki tünellerden Kınalı adaya kadar bir tünel uzandığı da söyleniyormuş.

Mozaiklerin Açıklamaları…

  • Altın zemin üzerinde ortada değerli taşlarla süslü tahta oturan Meryem, kucağında İsa ile birlikte tasvir edilmiş. Meryem’in koyu lacivert renkte sade ve bütün vücudunu örten kıyafeti, etrafını çeviren altın zemin ile bir kontrast (zıtlık-karşıtlık)oluşturmuş.
  • Ayasofya’nın mozaikleri arasında en ünlüsü Deisis kompozisyonuymuş. Deisis, yani mahşer günü İsa’dan Meryem ve Loannes Prodromos’un insanlık için yardımcı olmasını dilemeleriymiş. Mahşer Kompozisyonunun ortasını meydana getiren üçlü kompozisyonda;
  • Ortada büyük bir İsa ekseni teşkil ediyormuş.
  • Üçlü grubun ikinci şahsı Meryem…
  • Diğer yanda ise Vaftizci Yahya bulunmaktaymış.

Ben anlattıklarımdan, okuduklarımdan size de yazdıklarımdan sonra şaşırmışsınızdır.

Belkide bu yazıları çeşitli yerlerde, çeşitli defalar okudunuz.

Öyle bile olsa, tekrarlamak yani hatırlamak ve tekrar şaşırmak gerek.

Tarih bu işte! Büyük, hayranlık, merak, ilgi, güzellik, düşünceee…

Dünü bilmeden, yarını hayal etmek çok zor…

Nazan Şara Şatana

 

 



 

author avatar
Nazan Şara Şatana
Ben gazeteciydim. Günaydın gazetesi, Ankara bürosunda Bekir Coşkun’un istihbarat şefi olarak görev yaptığı yıllarda; Meclis, Adliye, TRT ve magazin muhabiri olarak görev yaptım. Günaydın gazetesi haricinde, Merhaba, Haftanın Sesi gazetelerinde de yine muhabir olarak çalıştım. Gazetecilik yıllarım turizme geçerek sona erdi. Pamfilya Turizm acentesinden sonra, birçok beş yıldızlı tesislerde (Öger bünyesinde ve başka önemli tesislerde) üst düzey yöneticisi olarak görev yaptım. Halen Genel Müdür olarak görevimi sürdürmekteyim. Sekiz kitabım yayınlandı. Asar şamil Ve Rus terzi, Şarkın Modern Gelini Şehribahar, Zeus’un Aşkları, Otel I, Otel II, Hekim Ali Suavi Efendi, Havada Kekik Kokusu Vardı, Herkül 2006 da yayımlanan Asar Şamil Ve Rus Terzi, Havada Kekik Kokusu Vardı ve Şarkın Modern Gelini adlı kitaplarım T.B.M.M. Meclis Kütüphanesindeki yerini almıştır. Yeni yayınlanacak kitaplarım; Belkıs Akkale’nin hayatı roman tadında – Belkıs - Şimdi Yağmur Yağacak, Topkapı Şifresi, Taşlar, Mihrace, İstanbul – İstanbul. Ayrıca yayına hazır senaryolarm ve müzikallerim mevcuttur. Evlat TV filmim TGRT de yayınlandı. Birçok senaryom dizi olması için televizyon kanallarında beklemektedir. Bir senaryom ise dizi olarak yayınlanması için TRT1’de hazırlıklarda.

İlgili Haberler

Yazarlar
15 Nisan 2024
15 – 21 Nisan 2024 Astroloji haftalık yorum: 21 Nisan Güneş, Merkür, Venüs Dikkat!

15 Nisan haftası Güneş Tutulmasından sonraki hafta olup haftanın en olumsuz günü 21 Nisan Pazar günüdür. Güneşin katsayısı 20 Nisandan itibaren -2 seviyesine düşecektir ve Natal Güneş ve Marsı Koç, Boğa, Yengeç**, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Oğlak**, Kova, Balık olanları son derece olumsuz etkileyebilir. Bilhassa Yengeç ve Oğlak burçları 20, 21 Nisanda Tr Güneşden son […]

Genel
09 Nisan 2024
Tatil Fotoğraflarınız: Hırsızlara Davetiye mi, Keyifli Anılar mı?

Sosyal Medyanın Hırsızlık İstatistikleri Üzerindeki Etkisi Son yıllardaki istatistikler, bayram ve ara tatiller gibi yoğun dönemlerde artan hırsızlık vakalarına dikkat çekiyor. Ancak bu artışın arkasında yalnızca geleneksel yöntemlerin değil, aynı zamanda dijital dünyanın etkisinin de olduğunu söyleyebilirim. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, hırsızlar giderek daha sofistike ve planlı bir şekilde işlerini yürütüyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, […]

Genel
06 Nisan 2024
08 – 14 Nisan 2024 Astroloji haftalık yorum: 08 Nisan Güneş Tutulmasına Dikkat!

Haftanın en önemli olayı 08 Nisan Güneş Tutulmasıdır. Çünkü 08 Nisandaki Güneş Tutulması -1 katsayılı olup Koç, Yengeç, Terazi ve Oğlak burçlarını olumsuz etkileyebilir. Natal Marsı İkizler, Aslan, Yay, Kova olanlar ise çeşitli fırsatlar elde edebilirler. Koç burcu NATO, Yengeç burcu Irak, Terazi burcu Suriye gibi ülkeler Güneş tutulmasından son derece olumsuz etkiler alabilir. Bu […]

Basında Kadıköy
02 Nisan 2024
Çiçeği Burnunda Yazar Zehra Güngör

İnternette arattığımızda hakkınızda az şey buluyoruz. Biraz gizemli bir yazar mısınız ve sizi kendinizden dinleyelim mi?   Çok hoş bir soru. Teşekkürler… Bilerek gizemli olan birisi değilim. Fakat gizemi de severim. Açıkçası dijital dünyayla aram pek iyi değil. Kendimi pek eğitemediğim bir yer burası. Haliyle uzak kalmayı tercih ediyorum. Belki de eski kafalıyım. (Gülüyor) Ben […]