Yunanca: Αγιά Σοφιά,
Tam adı: Ναός τῆς Ἁγίας τοῦ εοῦ Σοφίας…
Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia
Tarih dersimiz gibi oluyor ama ne yapalım.
Benim de tutkum tarih.
Başka şeyler de tabi yazmak istediklerim ama nedense şunu da yazmalıyım, yok bunun üzerinde durmalıyım dediğim her seferde gözüme daha önceden dikkatimi çekmiş, bir köşeye not aldığım tarihten bir sayfa geliyor ve bana merhaba diyor. Buyurun siz benim yerimde olun merhaba demeyin.
Mümkün değil ki. Hele Topkapı Şifresinden sonra daha da bir tutkulu oldum bu tarih denilen muhteşem hazineye.
Ben Topkapı Sarayını incelerken hemen yanında, yanı başında ve benim yazdığım kitapta başrollerden birini oynayan Ayasofya vardı ki. İnanılmaz. Ayasofya’yı görmüşsünüzdür. Görmediyseniz bile resimlerini görmüşsünüzdür, oda yoksa mutlaka duymuşsunudur.
Aman Allah’ım nasıl bir şey bu diye ıslık çalmasını bilenler içeri adım attıklarında ıslık çalıyorlar benim gibi bilinmeyenler şaşkın, aval, ne tür duracağını bilmeden etrafa bakmaya başlıyorlar.
Gerçekten inanamıyorsunuz. Bir kere çok büyük. Tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir yapı. Dışarısı sizi aldatmış gibi geliyor içine girdiğiniz zaman.
Evet, mutlaka dışarıdan da çok heybetli duruyor ama bu kadar korkutucu, bu kadar ihtişamlı, azametli değil gibi geliyor içinde iken. Şaşkınsınız.
Gerçekten şaşkınsınız. Yukarılara bakıyorsunuz. Şimdi yüzleri açılan iki meleğin Cebrail ile Mikail’in yüzünü görüyorsunuz.
Ne gariptir benim gözlerim uzağı net göremez burada oldukça net görüyorum. Tavanlar çok mu yukarıda kalmışlar, yoksa ben buraya girince suda kalmış ıslanmış misali bir anda çok mu çektim. Bilmiyorum. Yer yakın tavanlar çok uzak kaldı. Çok kalabalık olması da doğal…
Çeşitli milletlerden grupların birbirleri ile içeri girmek için yarışması da oldukça doğal. Hristiyan’ların içeride haç çıkarmaları bile çok normal.
O kadar şaşkınsınız, o kadar hayransınız ki her şey çok normal ve çok büyük. Merdivenlerden birilerinin yukarılara çıktığını görünce önce yukarıdan mı başlasaydık diyorsunuz. Yok, önce buralara bakmalıyım ile devam ediyorsunuz. Sizde sürekli devam hali ise yüzünüzdeki bir çeşit şaşkın ile hayranlık arasında saçma sapan bir ifade…
Hoş çok da yalnız sayılmazsınız. En azından yanınızdakiler de sizin kadar şaşkın… Onların yorumlarının içinde de hep hayretler var. Bunu yüzlerine bakınca açık ağızlarından, çok açılmış gözlerinden onlar bir şey söylemese bile anlıyorsunuz.
Evet. Devasa yerde geziyorsunuz.
İslamiyet’in Fatih Sultan Mehmet’in gelmesiyle ile başlayıp cami olan bu kutsal yerde ben iyisi mi sizleri daha da heyecanlandırmak için özünden söz edeyim. Hayretlerimi, şaşkınlığımı hatta inanamazlığımı bir yere bırakıp daha bir yere ayaklarımı basayım burası nedir ile başlayalım.
Ayasofya;
Yunanca: Αγιά Σοφιά, tam adı: Ναός τῆς Ἁγίας τοῦ Θεοῦ Σοφίας… Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia
1935 yılından bu yana müze olarak geziliyormuş Koca Ayasofya…
Bizans’a tanıklık yapmış, Osmanlı’yı yaşamış, Cumhuriyet’i görmüş ender ve abidevi yapılardan biri olarak kalmış. Dünyanın her yerinden turistler tarafından ziyaret ediliyormuş.
Bu konu ile ilgili küçük bir bilgi;
Ben şimdi kulaktan dolma hikâyeler vardır ya hani hepimizin çok sevdiği merak ettiği, birazda onları da anlatacağım.
“Bilhassa gittim. Burada kalsaydım bekletmezdiniz ben de gittim. Yedi yıl bekleyen temel dünyanın en sağlam temeli olur demiş.”
Temeli böyle atılmış bu binanın. Sonra efendim; şaşırtıcı şeylerden söz etmek istiyorum. Bakın;
Ayasofya bir kere yapılmış, yıkılmış yeniden yapılmış.
Sonrada tamamen yanmış.
Bizans İmparatoru Justinyanus burayı yeniden yaptırmaya karar vermiş.
Çalışmalar başlamış. Ancak; Mimarların yaptıklarından içine sinen bir şey olmamış. Derken; Bir dini ayin sırasında çok garip bir şey olmuş.
Kralın elindeki kutsal ekmeği bir arı kapmış kaçmış.
Neye döndüklerini şaşırmışlar. İmparator;
“Bulun arının peteğini dileyin benden ne dilerseniz” deyince kısa sürede bulunmuş. Gördüklerine inanamamışlar.
Ayasofya tekrar yapılmaya başlanmış.
Sıra kubbeye geldiğinde para bitmiş…
Yapımda durmuş. İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıkmış. Beraberinde çuvallarla altın yüklü katırlar getirmiş. İmparator Justinyanus’un huzuruna çıkarmışlar. İmparator çuvalların içindeki altını görünce, şaşkınlığını gizleyememiş. Justinyanus buna çok sevinmiş. Yakınlarına anlatmış, hata yapmış çünkü anlatınca tılsım bozulmuş.
&
Bazı rivayetlere göre, caminin kıblesi ters olduğu için eli ile duvarı kıbleye doğru itmiş. Düzeltmiş.
Şimdi sıra efsanelerde;
Justinyanus’un karısı İmparatoriçe Thedora, güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadınmış. Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu. Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti.
İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyormuş. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta kişi avuçlarını önce bakır plaklara sonra yüzüne sürüyor. Bu üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyormuş. Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş.
Ayasofya’nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut varmış. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta kraliçe Sofya yatıyormuş. Yalnız bir tehlike varmış. ‘Bu tabuta sakın dokunmayın deniyormuş. Tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz varmış. Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre Fetih günü, Fatih Sultan Mehmet’in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemere tutunmuş. Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş.
Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh’un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir diğer inançmış. Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce yolcular bu kapıya gelir, dua eder ve Hz. Nuh’tan yardım dilermiş.
Ayasofya’nın güney tarafında dört adet mermer direk ve bunların üzerlerinde de 4 meleğin, yani Azrail, İsrafil, Mikail ve Cebrail’in resimleri bulunurmuş.
Evliya Çelebi, bu tılsımın akıbetini şöyle anlatır:
“Hz. Muhammed zamanında meydana gelen depremler bunları yerle bir etmiştir. Bugün bunların direklerini Çukurçeşmeler bitişiğinde görebiliriz.”
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girdikten sonra Ayasofya’yı gezerken, binanın içindeki Terleyen Direk adıyla bilinen mermer sütunun olduğu tarafta bir ışığın parladığını görmüş ve yanındakilerle birlikte o yöne doğru gitmiş.
Orada ışıklarla kaplı beyaz bir bedenin kıbleye dönük bir halde yattığını görmüş. Parlak göğsünde kırmızı renkli bir su ile ‘Vedud’ yazılıymış.
Akşemseddin;
“İşte Padişahım İstanbul’un 50 günde fethedilmesine neden olan bu kişiyi size daha önce bildirmiştik. Allah’ın hikmetiyle o gün İstanbul’un fethi için dua edip ruhunu teslim etmiştir.”demiş.
Ayasofya İstanbul’un en eski ve en güzel tarihi eserlerindendir.
—916 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra
—1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han’in İstanbul’u ele geçirmesiyle camiye dönüştürülmüş…
—Cumhuriyetin ilanından sonra 1935 yılında Atatürk’ün emriyle müze olarak kullanılmaya başlanmış…
—Ayasofya’nın içi Fatih Sultan Mehmet tarafından döneminde camiye çevrilmiş olan Ayasofya, Osmanlılar arasında 500 yıl içinde İstanbul’un en önemli camilerinden birisi olmuş…
—Yapıya çeşitli padişahlarca dört minare eklenmiş…
Birazda Ayasofya ile ilgili genel bilgiler;
Ortodokslarla Katolikler Ayasofya’da ayrılıyormuş.
Mikail Cellius adlı bir filozof, Bizans’ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya’nın mahzenlerinde kurmuş. Aynı mahzenler, aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks’in de çevirilerinin yapıldığı mekânmış.
Hıristiyanlar, İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakmışlar ve düz haç modeline geçmişler. Bu da ilk kez Ayasofya’da kullanılmış.
Aziz Andre’nin üzerinde idam edildiği haç, çapraz formda. İstanbul’daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre’nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş.
Latin komutan Henricus Dandolo, Papa’nın çağrısı üzerine İstanbul’u almak zorunda kalmış. Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün. Dandolo kenti alıyor ve ölüyor. Mezarı halen Ayasofya’daymış.
Ayasofya kiliseye hiç ait olmamış.
Ayasofya kilisenin malı değilmiş. Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyormuş. Dolayısıyla 1453’te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya’nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçirmiş. Daha sonra da padişahların malı olarak devam etmiş.
Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel’e atıf. Balık, iman anlamına geliyor. Bu İsa’da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyormuş.
Diğer Hermetik semboller…
Vikingler de Ayasofya’da…
Ayasofya’nın altındaki tüneller…
Mozaiklerin Açıklamaları…
Ben anlattıklarımdan, okuduklarımdan size de yazdıklarımdan sonra şaşırmışsınızdır.
Belkide bu yazıları çeşitli yerlerde, çeşitli defalar okudunuz.
Öyle bile olsa, tekrarlamak yani hatırlamak ve tekrar şaşırmak gerek.
Tarih bu işte! Büyük, hayranlık, merak, ilgi, güzellik, düşünceee…
Dünü bilmeden, yarını hayal etmek çok zor…
Nazan Şara Şatana
İlgili Haberler
15 Nisan haftası Güneş Tutulmasından sonraki hafta olup haftanın en olumsuz günü 21 Nisan Pazar günüdür. Güneşin katsayısı 20 Nisandan itibaren -2 seviyesine düşecektir ve Natal Güneş ve Marsı Koç, Boğa, Yengeç**, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Oğlak**, Kova, Balık olanları son derece olumsuz etkileyebilir. Bilhassa Yengeç ve Oğlak burçları 20, 21 Nisanda Tr Güneşden son […]
Sosyal Medyanın Hırsızlık İstatistikleri Üzerindeki Etkisi Son yıllardaki istatistikler, bayram ve ara tatiller gibi yoğun dönemlerde artan hırsızlık vakalarına dikkat çekiyor. Ancak bu artışın arkasında yalnızca geleneksel yöntemlerin değil, aynı zamanda dijital dünyanın etkisinin de olduğunu söyleyebilirim. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, hırsızlar giderek daha sofistike ve planlı bir şekilde işlerini yürütüyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, […]
Haftanın en önemli olayı 08 Nisan Güneş Tutulmasıdır. Çünkü 08 Nisandaki Güneş Tutulması -1 katsayılı olup Koç, Yengeç, Terazi ve Oğlak burçlarını olumsuz etkileyebilir. Natal Marsı İkizler, Aslan, Yay, Kova olanlar ise çeşitli fırsatlar elde edebilirler. Koç burcu NATO, Yengeç burcu Irak, Terazi burcu Suriye gibi ülkeler Güneş tutulmasından son derece olumsuz etkiler alabilir. Bu […]
İnternette arattığımızda hakkınızda az şey buluyoruz. Biraz gizemli bir yazar mısınız ve sizi kendinizden dinleyelim mi? Çok hoş bir soru. Teşekkürler… Bilerek gizemli olan birisi değilim. Fakat gizemi de severim. Açıkçası dijital dünyayla aram pek iyi değil. Kendimi pek eğitemediğim bir yer burası. Haliyle uzak kalmayı tercih ediyorum. Belki de eski kafalıyım. (Gülüyor) Ben […]