Evet son günlerde PKK çok fazla saldırı düzenliyor tuzak kuruyor, çok fazla şehit veriyoruz ve analar ağlıyor. Belki bizler o kadar şehit haberi duyduk ki artık eskisi kadar şehit haberlerinden etkilenmiyoruz. Kimisi adet diye telaffuz etmeye başladı şehit sayısını, kimisi güya PKK’ya cesaret vermemeye çalışırken basit bir olaymış gibi cümleler sarfediyor.
Şunu unutmamak lazım ki her şehit bir insanlığın ölümü gibidir. Beyinlerindeki bilgiler, kalplerindeki imanlar, ellerindeki beceriler, ne varsa hepsiyle birlikte ölüyor.
Anneleri babaları her şehidin ardından, daha hamilelik günlerinden itibaren, kundakladıkları günü, ilk konuşmaya başlayışını, ilk emekleyişini, ilk ayakta durabildiği günü, ağlayışını gülüşünü her şeyini gözünün önünden geçirerek günlerce aylarca yıllarca hatta ömür boyu içlerinden atamayacakları bir hüzünle yad ediyor çocuklarını. En çok ta akıllarına çocuklarına kızdıkları fırça attıkları ya da kötü davrandıkları hatıraları geliyor, boğazları düğümleniyor gözleri yaşarıyor, telafi etme imkanı olmayan bu kötü hatıralar sebebiyle daha bir hüzüne gark oluyorlar. kimi ama ben onun iyiliği için yapmıştım diye teselli bulmaya çalışıyor.Kimi keşke dilim tutulsaydı da kırmasaydım diye dövünüyor. Ama ne çare giden geri gelmiyor..
Aslında şehit yakınlarının feryat figanlarını da izliyoruz televizyonlardan, ama ona da alıştık, acıklı bir film seyretmek gibi gelip geçiyorlar gözümüzün önünden, film bitiyor bizler gözlerimizin yaşını silip yeniden başlıyoruz gülmeye eğlenmeye, terör olaylarında o anaları düşünmeden ahkam kesmeye fikir satmaya.
Bütün bu süreç içerisinde bizler de bazen çaresizlik duygusu yaşamıyor değiliz, vatandaş olarak başka ne yapacağız, MHP,ANAP,DSP’yi iktidara getirdik olmadı, Refahyol’u iktidara taşıdık çözülmedi, Ak Parti yıllardır iktidarda hala bitmedi, Askerde Ergenekoncular temizlendi şimdi olacak dedik olmadı. MİT müsteşarı değişti, Milli Birlik Projesi uygulamaya konuldu, Kürtlere haklarının bir çoğu verildi ama olmuyor, olmuuyor olmuyor bir türlü bu kan durmuyor, Ne uzlaşmayla, ne sözleşmeyle, ne vuruşmayla bir türlü sonu gelmiyor.
Son bir aydır şöyle bir haberleri tarıyorum da Türkiye’nin değişik yerlerinde trafik kazasıyla ve daha dün Afyon’da mühimmat deposu kazasıyla şehit olan asker sayısı, PKK’nın şehit ettiklerinden fazla. Tam terörün gemi azıya aldığı bu süreçte bu kadar kaza olması da ister istemez insanın aklına binbir türlü soruyu getiriyor. Bunlar gerçekten kaza mı ? Yoksa mayın tuzağıyla onca Askerimizi şehit edenler, daha çok can alıcı yeni yeni şeytani planlar kurmayı mı başarır oldular doğrusu orası da muamma.
Gelelim Demirtaş’ın “Çukurca-Şemdinli arasındaki 400 kilometre PKK’nın denetiminde” sözüne yoksa gerçekten öyle mi ?
Önce bir defa bir yeri denetim altına aldım diyorsan o bölgeyi yönetmek için karakolların, kaymakamlıkların ve bir çok yönetim merkezinin olması gerekir.
Ey Demirtaş sen ve senin adamların nereyi nasıl denetim altına aldınız? Karakolların, tapu dairelerinin, ve yönetim merkezlerinin tamamı Türkye devletine ait. ya senin neyin var. O kadar erkeksin madem kursana bir karakol orada, adamlarına söylesene sabit yönetim merkezleri yapsınlar ve orayı korusunlar, bırak 400 kilometreyi hadi yap bir 4 metrekare bina içine de koy şu milletvekili bozuntularını kucaklayan canilerden birini, sonra da sadece 1 saat orayı koruyabil de ben o zaman kabul edeyim ki denetim sizdedir. Nerdee… Siz sadece hazır yapılmış karakollara uzaktan ateş edip kaçmayı, yollara mayın döşeyip üzerinden geçenleri öldürmeyi maharet saymaktan öte ne yapabilirsiniz ki? vur ve kaç. Denetim sendeyse niye kaçıyorsun vurduktan sonra.
Söyle bakalım denetimi eline geçirdiğine dair delilin nedir ? Var mı bir metrekare yönetim merkezin, Denetleyenlerinin tamamı dağdaki fare deliklerinde niye saklanıyor o zaman, Türkiye Cumhuriyeti, Askerlik yapmadı diye abini derdest ediyor da kurtarabiliyor mu denetçilerin, Güya yönetici dediklerini denetçilik sıfatı verdiklerini bu Devlet kelepçeleyip cezaevine attığında ne yapabiliyorsun.
Velhasılıkelam denetimimde dediğin bölgede ne bir karakolun, ne bir yönetim merkezin, ne bir dikili ağacın var, dağdaki köpeklerinden başka bir kedin bile yok sen kim denetim kim. Geç bu darı ambarı hayallerini…