25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü ve 5 Aralık Dünya Kadın Hakları günü dolayısıyla yazmak istedim.
Kadının toplumdaki yeri ile başlayan klasik cümleler kurmayacağım.
Hepimiz olmaları gerektiği yeri biliyoruz ancak hak ettikleri bir yaşam koşulu sunamıyoruz.
Hele ki günümüz toplumsal yapısında maalesef ayaklar altına alınan, hor görülen, küçümsenen, aldatılan, dövülen, katledilen ne çok kadınlarımız var.
Bir gün olsun kadın cinayetleri duymadığımız haber bülteni yoktur.
Kadınların bu kadar hor görülmesinin altındaki sebeplere bakacak olursak tarihe biraz inmekte fayda var.
Havva’dan başlayalım mesela…
İnsanlık tarihinin ilk günah işleyen kadını.
İnsanoğlunun cennetten kovulmasına sebep gösterilen günah keçisi Havva.
Kadınlara karşı oluşan önyargının ilk örneği…
Tarih sayfalarına biraz göz gezdirdiğimizde antik dönemde de kadınlara verilmiş bir hak göremiyoruz.
Demokrasinin temelleri o dönemde atılsa da demokrasiye kadınları dahil etmemişler.!
Erkek egemen toplum yapısı bütün dünyayı sarmış tarih boyunca.
İslamiyet öncesi Türk toplumlarına baktığımızda ise kadınların yeri önem arz etmiş.
Güzel gelişme.
Devlet yönetiminde söz sahibi olmuşlar.
Ata binip kılıç kuşanmışlar.
Unvan almışlar ki pek çok destan ve efsanelerde kadın hükümdarlar görüyoruz.
İslamiyet’in kabulü ile işler biraz tersine evrilmiş sanki.
Genel olarak, bir kadının faaliyet alanı, içinde yaşadığı ev, erkeğin alanı ise dış dünya olmuş.
Kadın erkeğe hizmet içi yaratılmış gibi bir toplum algısı almış başını gitmiş.
Kadınlar zinhar devlet işine karışmaya, demiş padişahlar.
Saraydaki kadının görevi Devlet-i Ali için erkek(!) çocuk doğurmak, saray dışındaki kadının görevi ocağında kocasını beklemek ve çocuğunun bakımıyla ilgilenmek, tarla sürmek, ocağını tüttürmek…
Siyasi haklardan söz açmak şöyle dursun kültürel ve sosyal haklar bakımdan bile kadınların hiç söz hakkı olmamış.
Öyle ki o zamanın hukukunda kadının şahitliğinin sayılmadığını, iki kadının yaptığı şahitlik, bir erkeğin şahitliğine denk kabul edildiğini biliyoruz.
Tarih boyunca örselenen, kenara itilen kadınlarımız tarih sayfalarına isimlerini yazdırmayı başardılar.
Saçı uzun aklı kısa, elinin hamuru ile erkek işine karışma, kadının kazdığı kuyudan su çıkmaz gibi sözlerle kenara itilen kadınlarımız tarihe yön verdiler.
Kurtuluş savaşı kahramanlarımızı sayacak olursak sayfalar yetmez ancak bazı kadın kahramanlarımızı hatırlatmak isterim.
Şerife Bacı, Kara Fatma, Nene Hatun, Gördesli Makbule, Halide Onbaşı ve daha niceleri…
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın, diyor Mustafa Kemal.
Kadına bugünkü siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik haklarını veren onu özgürlüğüne ve insanca yaşama kavuşturan Mustafa Kemal Atatürk …
Ve “Kadın topluma açık yerde kahkaha atmayacak” diyen şimdiki devlet büyükleri…
Kadının toplum içinde var olma mücadelesi tarih boyunca devam etmiş ve maalesef edeceğe de benziyor.
Nazım Hikmet’in şiiriyle bitirmek isterim.
“Kimi der ki hamur yoğuran.
Kimi der ki çocuk doğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim,
Hayat arkadaşımdır.”
Bu kadar fazla sıfatı aynı anda yüklenebilecek bir canlı daha yoktur yeryüzünde…
İyi ki varsınız kadınlar…
İlgili Haberler
TFF Başkanlığı için İbrahim Hacıosmanoğlu’nun adı geçtiğinde ben de kendisine güvenip, destekledim. İbrahim Bey TFF Başkanı seçildi ve birçok şey düzelir diye beklerken, Mehmet Büyükekşi döneminden farkı olmadığını görmüş olduk. Türk takımlarının Avrupa maçı sonrası Beşiktaş ve Fenerbahçe, lig maçını Pazartesi oynayacakken, Galatasaray hangi mantıkla Pazar günü oynar. İLGİLİ HABER ATATÜRK’Ü ANLAMAK! Bunun güvenlik önlemleriyle de […]
Eğitim, kişilerin bilgi, beceri ve değerlerini geliştirmek amacıyla yapılan öğretim faaliyetleridir. Bu işi yapan kişi de öğretmendir. Öğretmen, bir ülkenin temelidir. Öğretmen ne ise ülke de o dur. Öğretmen deyip geçmeyin, inanın ülke kadar önem arz etmektedir; hatta ülkeden daha önemlidir dense yeridir. İyi de ülke olarak bunun farkında mıyız? Kesinlikle hayır! İşin bu kadar […]
İstanbul/Erenköy’de bir kafenin kaldırıma uzanan bölümünde, boş bir masa bulup oturdum. Garsondan, en hesaplı menü olan bir çay ile bir simit istedim. Bu sırada bir tekir kedi geldi ve masanın altından beni izlemeye başladı. Simidi yemeğe başlayınca da bir kadının, karşıdan bu izleme olayına katıldığını fark ettim. Tabii rahatsız oldum, “Ne var?” gibilerden baktım. “Kedi […]
Kim ne derse desin, emek harcanmadan kazanılmak istenen her türlü maddi kazanç kumardır; çünkü kumarın temel mantığında kazanma ve kaybetme heyecanı vardır. Kazanmak ve kaybetmek… Geçenler, kalanlar… Bu temelde borsa oynamak da bir kumar oyunudur. Efendim, işletmeden hisse senedi satın aldım. Ülke ekonomisine maddi katkı sundum. Çorbada tuzum olsun istedim. Geçin bunları… Ülkede kaç kişinin […]