Korkularımız, kaygılarımız vardır da ondan.
Bu korku ve kaygılar bizi resmen teslim alır.
Elimizi kolumuzu bağlar…
Bizi, biz olmaktan çıkarır…
İşi kötü tarafı; korkularımıza, kaygılarımıza karşın, dost meclislerinde,
ne kadar duyarlı, fedakâr, iyi bir insan olduğumuzu anlatır dururuz.
Söylemde var, pratikte yok…
İyi de “Bir şeyler yapmalı!”
Bir yerlerden başlamalı…
O kişi de sen olmalısın!
Hem de en önde…
Omuzlamalısın yaşamın tüm yükünü…
Şair Ataol Behramoğlu “Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir
şeyi.” diyor ya, her anın yaşama dair olmalı…
Yaşadım diye bilmek kolay iş değil be kardeşim!
Öyle bir yaşamalısın ki, iliklerine kadar yaşamı hissetmelisin.
Sevebilmelisin bir karıncayı, toprağı, bitkiyi, canlıyı…
Sevgiden delirmelisin.
Yaşamını güzel şeylere adamalısın…
Bir bitkiden, bir hayvandan farkın olmalı.
İnsan olmalısın!
“Koyun gibisin kardeşim/gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye
katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye/dünyanın
en tuhaf mahlukusun yani/hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen
balıktan da tuhaf…” diyor ya Nazım Hikmet Ran.
Hayır, hayır doğru bir yaşam şekli değil bu!
Bir mum yakmak…
Karanlığa küfür etmenin panzehridir.
Yoktur bu işin ortası…
Kandırma kendini, beyninde korkular büyütme, haklı nedenler arama,
suçluluk duygusundan kurtulmak için bir sürü laf üretme, bak
kendine, acımasızca eleştir kendini, özeleştiri ver.
Bu topluma borcun var.
Toplumu güzelleştirmek, yaşanası kılmak en büyük görevin…
Pis işler peşinde koşma, kolay para kazanma derdine düşme, hayatını
kumara çevirme…
Bu işler insani değil…
İnsan olabilmek, insan kalmak…
Dedim ya büyük işlerle işimiz yok, küçük işler bizimkisi, diye…
Kaybolan değerlerimizi yeniden var etmek.
Bir birey olabilmek.
Kucaklamak tüm insanlığı…
Değişmek ve değiştirmek için kendimizden başlamak.
Sen değişirsen her şey değişir.
Bırak artık, suçlu aramayı…
Yaşadığın toplum yozlaştı ve kirlendi.
İçinde yaşanmaz hale geldi.
Bu konuda herkes hem fikir, dertli.
İyi de senin hiç mi bir suçun yok?
Bir bak kendine!
Bir okumuş, tahsil görmüş birey olarak bu ülkeye ne kattın?
Bu soruyu lütfen kendine bir sor!
Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak…
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlıklara…
Hayır, hayır, hayır…
Yanmaya, yanmana falan hiç gerek yok.
İnsan diyorum, sen diyorum.
“Sen olmalısın!” diyorum.
İlgili Haberler
Yayınladığı ilk günden itibaren konusu ile dikkat çeken dizi daha yayınlanmadan fragmanı ile gündem olmuş gelen tepkiler üzerine “ahi” sözcüğü “fani” olarak değiştirilmişti. Tarikatın adı kurmaca olsa da bir şekilde o gerçekliğe dokunuluyor… Faniler cemaatindeki kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerine, kadının toplumdaki konumuna, erkek egemen bir yapıda kadınların ve okumak isteyen kız çocuklarının mücadelesine tanık […]
İstanbul takımlarının stadında, gazetecilere ayrılan basın tribününün neredeyse tümünde maç izlemişimdir. Gazetecilere ayrılan basın tribünü sadece Türk gazetecilere değil akredite olan yerli-yabancı tüm gazetecilere açıktır. Özellikle Avrupa maçlarında yurt dışından gelen yabancı basın mensupları, Türk takımlarının statlarına hayran kalıyor. İLGİLİ HABER EDEBİYAT VE TOPLUM Hayran kalıyor kalmasına da acaba bu durum “basın tribünü” için geçerli midir? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin basın tribünü gayet modern bir […]
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]
Geçen yıl genç bir ekip yeni bir tiyatro kurdu: Müphem Tiyatro. Çıkış oyunları Küller Küllere de bu sene 2. sezonuna giriyor. Oyunun oyuncuları İnanç Bükülen ve Dilek Güler ‘e merak ettiklerimizi sorduk. Bu ekip nasıl kuruldu, yollar nasıl kesişti? İ. B.: Oyunumuzun yönetmeni Cem Burçin Bengisu benim reklam sektöründen tanıştığım, hatta aynı menajerde olduğumuz […]