TELEFONSUZ KALMA KORKUSU
Öncelikle herkes kendine şu soruyu sormalı, akıllı telefonlarınızın hayatınızdaki yeri nedir. Sizin için sadece iletişim cihazımı, yoksa hayatınızı kolaylaştıran en yakın arkadaşınız mı? Genel de insanlar ikinci seçenekteki cevabı veriyorlar, bunun sebebi ise sosyal çevreleri ile iletişim sağlayan, dünyada olup biteni haber veren, bilgi kaynağı olması, acil durumlarda kurtarıcı, merak edilen sorulara cevap, hayatlarına konfor katan teknoloji kullanımı sağlayan cihazlar olarak kullanmaktadır.
Faydası sayılamayacak kadar çok olan bu cihazlar, ülkemizde 1994 yılında hayatımıza girdi. Cihazların yapılış amacının insana hizmet etmesi olduğu düşünülse de; her güzel şey gibi kötü kullanıma da açık olduğu unutulmamalıdır.
Akıllı telefonların niye bağımlılık yaptığını aslında bize sağladığı yaşam konforu ve hayatımıza eklediği yeni alışkanlıklarla ilgili olduğunu söyleyebilirim. Diğer bir etkense merak, hırs, korku, mutluluk gibi insani duygularımızı harekete geçirmesidir. Bu duygular akıllı telefon ile aramızda bir bağ oluşturmaktadır. Oluşan duygusal etkileşim henüz resmi olarak bir psikiyatrik hastalık olarak kabul edilmese de dünya genelinde psikiyatrik hastalıkların kriterlerine uygun olması sebebiyle bir fobi olarak kabul edilmeye başlamış ve monofobi (No Mobile Phobia) olarak tanımlanmıştır.
Akıllı telefonunuzu bir mekânda unuttuğunuzda, şarjınızın bittiğinde, günlük yaşantınızda odaklandığınız işlerinizi yaparken aklınızın son paylaşımlarınızdaki izlenme veya beğeni sayıları, fikrîmizi beyan ettiğimiz bir yazıya yapılan yorumlarda kalıyorsa duygusal olarak bizi mutlu eden bir etkileşimden haz duyuyorsak o andan itibaren Nomofobi olduğunuzu düşünebilirsiniz.
Araştırmalara göre Nomofobi en belirgin belirtileri;
İletişimden kopma; cihazınızı sürekli yakınınızda olmasını sağlamak, sürekli yeni mesaj, arama var mı diye kontrol etmek. Telefonun kapalı olduğunda endişe ve korku duymak, yüz yüze söyleyemeyeceğiniz konuşmaları telefon aracılığı ile yapmak. Son model, marka telefon kullanmanın statünüzü değiştirebileceğine inanmayı belirleyici sebep olarak sayabilirsiniz.
Mobil cihazları çeşitli nedenlerle 14 – 55 yaş arası bireylerin kullanım oranları düşünürsek; yapılan araştırmalara göre en riskli grup 18-24 sonrasında 25-35 yaş aralığı olduğu bilgisine ulaşıyoruz.
Telefonla ilgilenen her kişiye bağımlı diyemeyiz. Bu ihtimalden söz edebilmek için sürekli hale gelmesi ve her seferinde çok uzun süre kullanımı gerekir.
Bu alanda dikkat etmemiz gereken mobil cihazlardan nasıl uzaklaşacağımızdan çok sorunlu ve yanlış kullanım konusunda kendimizi ve çevremizdekileri nasıl bilinçlendirmeliyiz olmalıdır.
Ayrıca kişinin bunu bir sorun olarak kabul etmesi ve bu durumla ilgili rahatsızlık duyması gerekir. Bu konu bizim davranışlarımızı gözlemleyen çocuklarımıza da örnek teşkil etmektedir. Bağımlılık neye olursa olsun bağımlıktır. Kişinin yaşantısındaki neleri aksattığını, zararlar verdiğini ve ona bağımlı olduğunu anlaması gerekmektedir.
Kullanım sürelerinize dikkat edin, araç kullanırken, yemek yerken, sohbet ortamlarında, ders çalışırken, dinlenme sürelerinizde telefonunuza odaklanmayın kısacası telefon kullanım alışkanlıklarınızı değiştirin.
Mobil telefonlar sizin en yakın arkadaşınız değil, bizlerin işlerini kolaylaştırmak amacı ile üretilmiş teknolojik cihazlar olduğunu unutmayın. Bu konu ile ilgili gerektiğinde ruh sağlığı uzmanlarından yardım alınmalıdır.
İlgili Haberler
International Dance Organization (IDO) Türkiye ve Banu Noyan Event iş birliği ile gerçekleşen “Marmara Park Dansın Yıldızları 2025 Türkiye” yarışması renkli görüntülere sahne oldu. Festival havasında geçen yarışmaya, 150 profesyonel dansçı katıldı. Aytunç Bentürk’ün eğlenceli sunumuyla gerçekleşen yarışmada, birbirinden güzel dans gösterilerini, resmi – teknik hakem heyetinin yanı sıra; Ahmet San, Banu Noyan, Demet […]
Köşe yazımın başlığını koymakta zorlandım. “Nasıl bir başlık olmalı?” diye düşündüm. “Yaprak Dökümü”, Sanatçının Toplumdaki Yeri”, “Sanatçının Değeri”… “Sanatçının Ölümü” sanırsam en uygun olanı… Sanatçılar bu günlerde bir bir sonsuzluğa göçüp gidiyorlar. Her birinin ölümü ciğerimizi yakıyor. Yarım kalıyor yaşam… Doğadan bahsederim sıkılıkla… Doğayı anlatmaya çalışırım… Bu günler göç günleri… Ülkemizin yetiştirdiği sanatçılar bir bir […]
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Çocuk Korosu’nun “Çığır” adlı konseri, 4 Mayıs 2025 günü, Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde sanatseverlerle buluştu. Çocukların yaşlarına değil, üretimlerine ve sanata odaklanan bir anlayışla hazırlanan konser, izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşattı. Çocuk Koro Şefi Berrak Taş Güzeloğlu yönetimindeki koro, sahnede sergilediği performansla hem teknik hem de duygusal anlamda büyük […]
Kadıköy Hasanpaşa’da bulunan İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde, yükümlü ve hükümlülere yönelik düzenlenen musıki ile terapi programları ilgiyle sürdürülüyor. Sanatçı Udi Mehmet Akçil ile icracılar Yunus Emirhan Kılıç ve Abdurrahman Yağcı’nın hazırlayıp sunduğu programa olan yoğun ilgi, yetkilileri ve katılımcıları memnun ediyor. Yenilikçi bir eğitim ve iyileştirme yaklaşımıyla gerçekleştirilen programda, Türk Tasavvuf Musikisi’ne ait eserler […]