Tuhaf zamanlardan geçiyoruz.
Psikolojimiz iyi değil.
Bir tuhaflık var üzerimizde.
Deprem, yaşamlarımızı derinden sarstı.
Her zamanki gibi değiliz yani.
Sizinkini bilmem, şahsen benim modum düşük.
Kendimi, Godot’yu bekleyen insanlardan biri gibi hissediyorum.
Gelmeyecek olan birini beklemek çok değişik bir duygu.
“Anlat” deseniz anlatamam.
“Mademki gelmeyecek, ben gideyim bari buralardan” diyorum.
Tek hayalim, bir sahil kasabasında butik bir tımarhane işletmek.
Ancak öyle kolay değil gitmek.
Yanlış anlaşılmasın!
Haleti ruhiyem bozuk olabilir ama akli dengem yerinde.
Bazı tuhaflıkları, sadece ben yaşamıyorum herhalde.
İşte bunlardan birkaç kuble…
Yayalara, yeşil ışık yanıyordu. Bekleyen tek yaya bendim. Anlayacağınız, yol benimdi. Yine de geçmedim, otolara yol verdim. Şoförler bana bakıp gülümsedi. İçlerinden biri eliyle, “Buyurun, yol sizin” der gibi işaret yaptı. Ben de teşekkür anlamında gülümsedim. İnat ettim geçmedim. Sonra kırmızı ışık yandı…
Asansörün kapısında bekliyordum. Benden başka kimse yoktu. Asansör üst katlardan birindeydi. Nedense, bir türlü gelmiyordu. Arızalı olabileceğini düşündüm. Sıkıntıdan oflarken bir kadın geldi, asansörün düğmesine bastı. Daha doğrusu, asansörü çağırdı. Asansör geldi…
Metrodaydım. İneceğim durağı sabırsızlıkla bekliyordum. İçerisi çok kalabalıktı. Arkamdaki adamdan “Ahmet n’aber?” diye bir ses geldi. Dönüp yüzüne baktım. “İyiyim. Kusura bakmayın tanıyamadım” dedim. Adam kulağından kulaklığı çıkarttı, “Koca İstanbul’da bir tane mi Ahmet var?” dedi.
Metrodaydım. Bir yer bulup oturduğum için o gün şanslıydım. Ben hariç, oturarak giden yolcular uyuma numarası yapıyordu. Hamile bir kadının başımda dikildiğini fark edince, kalkıp yer verdim. Kadın oturmadan önce kabanının düğmelerini açtı, boynuna astığı çantasını eline aldı, sonra oturdu…
Sabahları kahvaltıda yulaf yiyorum. İçine kestane balı, Medine hurması ve manda yoğurdu katmıyorum. Yani, tatsız tuzsuz bir şey yiyorum. İster istemez atlar geliyor aklıma. Atlara acıyorum ama yine de yiyorum…
İşte böyle… “Çok Güzel Hareketler Bunlar” gibi, çok tuhaf hareketler bunlar. Kendi tuhaflığını itiraf edemeyenler, kendi dışındaki şeyleri karalamaya çalışırmış. Haydi, herkes kendi tuhaflığını anlatsın. Gülümseyelim. Dünya daha parlak, hayat daha güzel olsun…
Haleti ruhiyemiz bozuk olabilir ama akli dengemiz yerinde. Umarım yakında ruhsal durumumuz da iyileşecek.