Kadıköy’de tek başıma yürüyorum. Cadde ve sokaklar her zaman olduğu gibi kalabalık. Tanıdık bir yüz arar gibi bakıyorum insanların suratlarına. Suratlar, sanki mahkeme duvarı. Gözümün önünden bir bir akıyor vesikalık fotoğrafları. Dükkânlar arı kovanından farksız, girenler çıkanlar gırla. Kim bilir, belki de mutluluk satıyorlar. Bazı dükkânların kedisi var, kimi içeride kimi dışarıda kapı önünde serilmiş yatıyorlar.
Çocukluğumdan beri severim onları, selam vermeden geçmek olmaz! Bu arada, üstüme üstüme gelen kalabalığın içindeki genç ve güzel bir kadın dikkatimi çekiyor. “Su içsem yarıyor” diyenlerden olmalı. Giydiği pantolon dar gelmiş, patlamış fermuarı. “Abla, dükkân açık kalmış” desem ayıp olacak. Farkındayım hava sıcak, güneş fena halde yakıyor. Önünden geçtiğim dükkânın kapısında adamın biri, elindeki YüzLirayı güneşe tutmuş bakıyor. Belli ki, sahte olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Öyle havalı ki, sanırsın elindeki para Yüz Dolar.
Boğa’yı sevip Kadıköy meydana, sahile doğru sarkıyorum. Yorgunluk emaresi mi ne, yürüyüşüm biraz avare. Haldun Taner de yürüyüşler yaparak düşünür, zihnini dinlendirirmiş. İşte şimdi Kadıköy’de, Haldun Taner Sahnesi ve konservatuarın olduğu binanın önündeyim. Yanındaki parkın kıyısında, yol kenarına masalar sandalyeler dizilmiş. “Belediye yemek verecek” galiba diye geçiriyorum aklımdan. Telaşla hazırlık yapan görevliye, “Bu ne yemeği?” diye soruyorum. Bir dizi çekimi olduğunu ve yemeğin set ekibine verileceğini söylüyor. Hani şu son model arabalar, son moda giyinen zengin adamlar, bol makyajlı kadınlar ve hizmetçilerin olduğu dizilerden biridir mutlaka. Ülkemizi hiç tanımayan biri bu dizileri izlese ne düşünür? Türkiye’yi, İskandinav ülkeleri arasında zanneder eminim. Dert yok tasa yok, ne güzel…
Neyse… Hayır Yemeği hayalim suya düşünce, bir çıtır simit almak şart oluyor. “Ankara Simiti üzerine simit tanımam” diyordum. İstanbul’un sokak simiti, bu fikrimi değiştirdi. Elimde simit yiye yiye yürüyorum. Biraz ileride, güneş gözlüklü görme engelli biri elinde saz, bir Arif Sağ türküsü çalıp söylüyor. Tam önünden geçerken, “Bi parça versene abi” demesin mi? İlkokulda bize öğretilen “Bakmak ve görmek” bu olsa gerek… Bu şaşkınlıkla kendimi evde buluyorum. Gerçek miydi bu yaşadığım, yoksa düşte miyim?
Ahmet Zeki Yeşil
İlgili Haberler
Galataport İstanbul, inşaattan işletme dönemine uzanan çalışmalarında sergilediği çevre dostu yaklaşımla ödülleri arasına bir yenisini ekledi. Dünyadaki okyanus ve denizleri kurtarmayı hedefleyen BlueMissionMed Koordinasyon ve Destek Hareketi, Galataport İstanbul ekibinin faaliyetlerini “Çevreye Duyarlı Girişimci ve Kişilik” ödülüyle taçlandırdı. İstanbul’un dünyaya denizden açılan kapısı Galataport İstanbul, geniş ödül yelpazesine bir yenisini daha ekledi. İnovatif projeleri […]
BAŞKANI METLİ’DEN İLK TALİMATLAR: OKULLARA ÖĞRENCİ DOLAPLARI YAPILSIN, HER OKULDA YEMEKHANE OLSUN İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 104’üncü yıldönümünde koltuğunu, ilkokul 3. sınıf öğrencisi Ali Selim Metli’ye devretti. Başkan Metli’nin ilk talimatları, “Bütün okullarda öğrenci dolapları yapılmasını istiyorum. Çünkü, çantalarımızı taşımakta zorlanıyoruz. Bir de okullarımızda yemekhaneler olmasını istiyoruz. Bize […]
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kentin farklı noktalarında gün boyu süren organizasyonlarla kutladı. Bu programların birçoğuna katılan ve 23 Nisan coşkusuna ortak olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bayramın finalini Üsküdar Meydanı’nı dolduran İstanbullularla birlikte yaptı. Eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’yla birlikte el ele sahneye çıkan İmamoğlu’na, 15 farklı ülkeden […]
12 ülkeden 5.250 çocuk ve genç ‘umut’ için İstanbul’da buluşuyor İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali başladı. İki yılda bir düzenlenen bienalin bu yılki konsepti ‘Umut’ olarak belirlendi. Bienal kapsamında 5 bin 250 çocuk ve gencin 579 projesi bir ay boyunca İstanbul’un farklı merkezlerinde sergilenecek. 2010 yılından bu yana 31 ülkeden katılımın olduğu 7. İstanbul […]