“Üç gün kalıcı” diye aldığım koku gitmek bilmedi. Ama sen, arkana bakmadan gittin.
Kitap ayraçlarının ayırdığı sevgililer olduğunu o zaman öğrendim.
Oysa, 3 ay ertelemeli karşılıksız sözler vermiştin. Şimdi, ne zaman adını duysam kuşlar havalanıyor içimde. Ne şiir şeysin sen… Acımı dindiren mısralarım, eksilmeyen yaşama sevincim. Canımdan sonra çıkacak umudum. Yüzde yüz doğal ilacım. Sapıtma payım artınca ölçüyü kaçırdım ve çok sevdim. Tabii kaçınılmaz oldu felaketim.
Lütfen git başımdan, gölge etme başka ihsan istemem. İhsan kim, tanımam bilmem. Zaten
moralim bozuk, servise sokucam mecburen. Laf çarpacağım sana ama kelimeler dağılacak
diye korkuyorum. Seni unutmak için çıktığım yolculuklarda hep ters yönde gitmişim. Aşka
aklımız ermiyor bizim, kavuştukça uzaklaşmamız bundan. Eski taktikler yok artık, tik
taklar var. Valla bende kafa kalmadı, ne kadar şapkam varsa dağıtacağım. Ansızın bir
gülme gelirse eğer, onu içeriye alacağım. Bunu saymam, beni yine sev. Ancak, diri diri
sevip cayır cayır yanmadıysan “Âşık oldum” deme.
Dünyanın telaşı olmasa zaman geçmez. Zaman su gibi akıp gidiyor. Zaman da su da çok
kıymetli. İnat ettim, arkandan su dökmedim. Oysa aramızdan su sızmazdı. İzolasyon o
kadar iyiydi yani. Yaşadıklarımız danışıklı söğüştü, yersen! İyilik yaptım denize attım.
“Denizi kirlettin!” diyerek kızdılar. Biraz kader biraz keder, o benim işte. Hatasız kıl
olmaz, kılımla sev beni…