Masal anlatmak istemişti o akşam.
Güzel bir masal olmalıydı, dinleyenler hayal alemine dalmalıydılar ki tadı çıksın.
Masallarda peri padişahının kızı olurdu muhakkak ve Kaf dağının ardındaki beyaz atlı prensini beklerdi. Ve ne hikmetse hiçbir zaman bir prens gelmez tam tersi ya köyün çobanı ya da oraların en fakiri gelirdi genç kızı ya isteme ya da sevmeye.
Çoğunlukla babanın bir talebi olurdu. Ya filanca dağdaki canavarı öldüren alır benim kızı, ya da bana ölümsüzlük suyunu getirenle evlendiririm prensesimi derdi.
Ne yapsın fakir çoban, dünden razı olurdu.
Hayal dahi edemeyeceği prensesle evlenmeyi onun için bu neki elbette getirirdi ölümsüzlük suyunu elbette öldürürdü o kimsenin öldüremedi canavarı.
Yola düşerdi biri ağlardı arkasından ve o da anası olurdu.
Gitme oğlum seni vururlar,
Gitme oğlum nasıl olsa öyle bir su yoktur olsada sen alamazsın,
Canavarla kim baş etmişki sen edesin.
Ne çıkar genç çoktan kafasına takmıştır prensesi, onunla evlenecek prens oğulları, prenses kızları olacaktır.
Düşer yollara.
Ve ne hikmetse yol boyunca sınanır.
İyi kalplidir ya her defasında bu sınavlardan başarı ile geçer ve her sınava tabi tutan başkaları ona bir hediye verirler.
Bu bazen görünmezlik tozu olur, bazen uçan halı olur, bezende bilinmeyen bir mucize.
Sonunda gider ve ne iştir bilinmez ya suyu bulurya da canavarı öldürür.
Gelir ve krala istediğini verir.
Kırk gün kırk gece düğün yapılır.
Onlar erer muradına biz çıkarız kerevetine.
Tamammasal bitti.
Şimdi size soracağım soruyu lütfen düşünün.
Asırlardır bu masallar anlatılmıştır, çocuklarda dinlemiş, hayal kurmuş, mutlu mesut uyumuştur.
İyi’de ne oldu şimdi de böyle masalları şimdiki çocuklar dinlemez oldular.
Her anlatılanda mantık ararlar.
Yok canım öyle olmazla masalın ilk baştaki sihrini yitirirler.
Burada sevinmek mi gerekir, üzülmek mi?
Çocuklar artık eskisi gibi değil, oh ne iyi. Demek ki daha bir akıllılar. Bu güzel.
Peki, eski çocuklar akıllı değiller miydi?
Ben aradaki farkı buldum. Hepinizin bildiğini ben güya buldum
Şimdiki zamanda, şimdiki çocuklar hayal kurmayı bilmiyorlar.
Hayal kuramıyorlar.
Hayaller basit geliyor.
O zaman bilinen sözler ne oldu?
Hayal kurmak yarı uygulamaktır derlerdi.
Hayal kurki yapabilesin denirdi.
Hayal kurmak önemlidir sizi büyük düşünmeye teşvik eter.
Ne oldu şimdi onlar?
Onların artık büyük düşünmelerine mi gerek yok?
Onlar için aileleri ziyadesiyle mi düşünüyor?
Yoksa onlar artık akıllı telefonlarla, İpat’lerle zaten işin aslını çocukken mi öğreniyorlar.
O zaman bunlar hangi arada çocuk oluyorlar?
Biz kocaman olduğumuzda hala böyle masallar peşinde koşardık, huzur bulurduk o masallarda, kendimizin orada olduğunu düşünürdük ve en önemlisi hayal kurar, dünyamızı büyütürdük.
Peki, şimdiki çocukların yaptıkları ne?
Sizler anlıyor ve biliyor musunuz?
Bir yanlışlık yok mu?
Ben mi az düşünüyorum.
Her iki şık tada ne yapmak gerekir?
Bugünde soruları ben sorayım dedim.
İnşallah sizler;
Bana masal anlatma demezsiniz…
Nazan Şara Şatana
İlgili Haberler
İstanbul takımlarının stadında, gazetecilere ayrılan basın tribününün neredeyse tümünde maç izlemişimdir. Gazetecilere ayrılan basın tribünü sadece Türk gazetecilere değil akredite olan yerli-yabancı tüm gazetecilere açıktır. Özellikle Avrupa maçlarında yurt dışından gelen yabancı basın mensupları, Türk takımlarının statlarına hayran kalıyor. Hayran kalıyor kalmasına da acaba bu durum “basın tribünü” için geçerli midir? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin basın tribünü gayet modern bir dizayna sahipken, Galatasaray basın tribününde […]
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]
Geçen yıl genç bir ekip yeni bir tiyatro kurdu: Müphem Tiyatro. Çıkış oyunları Küller Küllere de bu sene 2. sezonuna giriyor. Oyunun oyuncuları İnanç Bükülen ve Dilek Güler ‘e merak ettiklerimizi sorduk. Bu ekip nasıl kuruldu, yollar nasıl kesişti? İ. B.: Oyunumuzun yönetmeni Cem Burçin Bengisu benim reklam sektöründen tanıştığım, hatta aynı menajerde olduğumuz […]
Geçtiğimiz pazar bkz. İletişim tarafından, Arter’de mükemmel bir etkinliğe davetliydim. Endophasia isimli gösterinin üçünden sonuncusunu yakaladığım için finalde sahneye tüm ekip de çıktı ve biz hepsini tek tek alkışlayabildik. Ekibi kısaca tanımak isterseniz instagram sayfalarında hepsi mevcut ancak ben bilmeyenler için, konsepti yaratanın ve aynı zamanda yönetmenin Gökçe Uygun olduğunu, sahnedeki kişinin de bizzat kendi […]