Çocukluğum kayıp gidiyor,
Kömür karası avuçlarımdan.
Kafamı kaldırabilirsem eğer,
Güneş gözlerimi alacak, görebilmek için gökyüzünü kısarak bakacağım gözlerimi;
Görebildiğim, alabildiğine mavi gökyüzünü renklendiren,
Ellerimin karasına inat rengârenk uçurtmalar olacak.
Umutlandıran bir ışık sızsa minik bir delikten,
Daha başka hayaller de yer alacak,
Çocukluğumu kaybederken tam, kapımı çalacak,
Çıkacağım yeryüzüne süreceğim uçurtmamı göğe,
O zaman, rüzgâr bizden yana olur mu?
Yükselir mi göklere?
Özgür gibi dursa da ipleri başkasının elinde,
Ne bir ışık ne bir ses var burada,
Kafamda çocukluğumdan ziyade,
Çocuklarımın ekmek derdi aslında,
Yeryüzünden yüzlerce metre aşağıda,
Her mesleğin zorluğu diyorlar buna,
Kader de ne varsa o…
Bu mesleğin kaderinde bu da var,
Duyduğum bu, yer altında.
Zaten, kısmet diye başlamadık mı?
Toprak rengi gökyüzümüz de,
Yoktu üç kuruşa beş köfte,
Alın teriyle,
Yüz karası değil, kömür karası,
Diyerek son nefesimizde…
Üzüntümüz büyük.
Allah’tan ölenlere rahmet, ailelerine sabır diliyorum.