O farklı bir kadındı.
O cesur bir kadındı. Onun gözü pekti. Üstelik o çok âşıktı. O tiyatroya âşıktı, sahneye âşıktı, alkışa âşıktı. Tiyatro uğruna nelere katlandı, neleri göze aldı. Çok yıprandı vaz geçmedi. Ailesinden tepki gördü vazgeçmedi. Resmi makamlardan defalarca kaçtı. Tiyatro olmayınca teseliyi haplarda aradı, tiyatro olmayınca teselliyi uyuşturucuda buldu.
İyi bir ailenin kızı Bakırköy akıl hastanesinde yattı. Parasızlık çekti. Hastalıklar yakasını bırakmadı. Çok âşık oldu. Adına şarkılar yazıldı. Kendi ile batağa batmaması için sevdiği adamdan ayrıldı. O Türk Tiyatrosunun gönüllü bir neferiydi.
O Türk Tiyatrosuna ömrünü hediye etmiş bir Türk kadınıydı. O Afife Jale’ydi…
Selahattin Pınar’la tanışmış, birbirlerine âşık olmuşlar ve evlenmişlerdi.
Çok mutluydular. Sonra zaman güzellikler getirmedi onlara. Afife gittikçe asabileşti, huysuz, geçimsiz biri oldu. Birgün üstad onu damarına zehir zikrederken buldu. Yıkıldı. O bir morfinmandı. Bundan sonraki zaman iyi değildi.
Afife Jale, büyük aşkı, üstadı Selahattin Pınar’ın böyle yaşamısını istemiyordu.
“Beni bırak, git kendini yakma”
Yalvardı Selahattin Pınar’a… Üstad ona deliler gibi âşıktı. Kabul etmiyordu. Sonunda mecbur oldu. Çaresizdi, kabul etti. Afife Jale gitti ama Selahattin Pınar onu hiç unutmadı.
Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek (Hicaz) – Söz: Mustafa Nâfiz Irmak
Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar (Hisarbuselik) – Söz: Baki Süha Edipoğlu
Bir bahar akşamı rastladım size (Hicaz) – Söz: Fuat Edip Baksı
Gel gitme kadın ruhumu hicranına yakma (Kürdîlihicazkâr) – Söz: C.Barbarosoğlu
Hala yaşıyor kalbimin en gizli yerinde (Nihavend) – Söz: Zekai Cankardeş
Nereden sevdim o zalim kadını (Kürdîli Hicâzkâr) – Söz: Yusuf Ziya Ortaç
Bakışı Çağırır Beni Uzaktan (Muhayyerkürdî) Söz: – Fuat Edip Baskı
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden (Bayâtî) – Söz: Yahya Kemal Beyatlı.
Ondan sanraki zaman Afife’nin çöküşü, yıkılışı ve yok oluşu olmuştu.
Oysa o iyi bir ailenin kızıydı. İyi eğitim almıştı. Darülbedayi’ye talebe olarak katılan beş genç kızdan biriydi. Kızların bir kısmı vazgeçmişti. O asla vazgeçmedi. Sahne onun hayaliydi. Tiyatro onun dünyasıydı. Yaşama sebebiydi. Sahneye çıktı. Türk kadınlarının tiyatro yapmaları yasak olduğu için her defasında resmi güçler bastı ve o hep kaçtı. Zaptiyelerle köşe kapmaca oynadı uzun süre… Türk kadınına sahneye çıkma izni çıktığında artık onun sahneye çıkacak hali kalmamıştı. Yalnızlık, kimsesizlik ve sefalet içinde hayatını yitirdi. Onun adı unutuldu. Kimse hatırlamadı, bilmedi, anmadı. O çok uzun hayatı, çok kısa bir ömre sığdırmıştı. Otuzdokuz yaşında hayatı sona ermişti. Gencecik bir yaşlı iken! Tiyatro onun hayatını almıştı. Onu yok etmişti. Birde ona önemli bir şey vermişti. Ölümsüz bir isim vermişti.
AFİFE JALE
İçimizi acıtan yaşanmışlığından:
Afife, kimsesiz ve beş parasız, tenha parklarda yatıp kalkar, aşevlerinde karnını doyururken ayrıldığı eşinin kendisinin ardından yazdığı şarkıları taş plaktan dinleyip ağlarmış.
Gökyüzünden bir yıldız daha kaydı… Bakın nasıl parlıyordu söndü gitti…
Nazan Şara Şatana