Antalya gezim dolu – dolu geçti… Kemer benim çok sevdiğim bir yerdir. Uzun yıllar turizmci olarak orada bulunduğumdan ayrıca Fatihcan’ın çocukluğunun da burada geçtiğinden olabilir… Kemer’in bende hep özel bir yeri vardır. Bir zamanlar Ayışığı tesislerinde de çalışmıştık. Hey gidi güler hey deniliyor İstanbul’un karmaşasından sonra Kemer’e gelindiğinde.
Ayışığı tesislerinin hemen yakınında yörük çadırlarının olduğu bir yer vardır. Bayılırım oranın manzarasına – muhteşemdir.
Birde gözlemeleri var ki – Aman Yarabbi.
Benim diyen, formuma dikkat edeceğim diyen, olmaz rejimdeyin diyenler bile oradan bir iki gözleme ile kalkmak istemezler.
Ispanaklı çok lezzetli derseniz, kıymalı küser, peynirli hımmm çok leziz dediğiniz anda patateslinin kalbi kırılır, hepsini yemekte ne mümkün. Bir şey varki tatmak gerekir.
İnanın yabancılar buranın her tür lezzetini bildikleri için müdayim haline gelmişler, Kemer’e gelenler buraya mutlak olarak uğruyorlar ve gözleme yemeden ayran içmeden gitmiyorlarmış. Nitekim biz orada iken bir çok dilde konuşan turistler gözlemelerinin lezzetinden söz ediyorlardı…
Burada yörük kültürünü yansıtan çadırlarda var. Gerdek çadırından tutunda; bey çadırına ve bir çok çadıra kadar.
Gözlemeleri yapan bayanlar telaş içinde siparişleri yetiştirmeye çalışıyorlar. Buranın yetkilisi Kutsal İyicil beyefeni bir hayli nazik ve bilgili bize detaylı bilgiler verdi. Onun anlattıklarını aklımıza yazdık…
Bize Yörük kültürü hakkında bilgiler verdi.
“Yörük Türktür” dedi.
Bizlere uzun uzadıya bilgiler verdi…
Bu işin erbabı ile konuşmak haliyle çok iyi oldu…
Araştırdığımızda da zaten hemen – hemen aynı şeyleri bulduk…
Yörük (Yürük) Türk’tür.
Yörük sözcüğü öztürkçe yürümek kelimesinden türemiştir. Özü, soyu, geçmişi Orta Asya’dandır. Geçim kaynağı hayvancılıktır. İnsanımız geçim kaynağı olan hayvanını ve onu besleyen doğayı öylesine sevmiş onlarla öylesine bütünleşmiştir ki, bu sevgi dolu anlama, bu coşkulu kavrayış, Türk’ün bütün dünyaca kabul edilen, takdir edilen insan sevgisini “misafirperverliğini” doğurmuştur.
Geçimi, yaşamı Orta Asya’da doğal atmosferde zorluklara rağmen sevgi ve mutluluklarla dopdolu insanımız Orta Asya’da iklim verilerinin değişmesi, yaşanılmaz hale gelmesi üzerine canı gibi sevdiği hayvanı ve kendisi için özlemlerle dolu arayışına geçmiş, yaylak ve kışlak zenginlikleri ile bezeli Anadolu’ya gelmiş burada da o coşku ve mutluluk dolu, ekonomisinin de gereği olan yaşam tarzını, göçerliğini sürdürmüştür.
Bu köklü yaşam sevinci ve mutluluğunu daha Orta Asya’da iken hayvanının kılından yününden elleriyle dokuduğu evine (çadırına) sokmuştur.
Bitkilerden, bitki köklerinden elde ettiği boyalarla boyadığı hayvanının kılını yününü yaşadığı atmosferden yani doğadan ve beslediği hayvanından esinlenerek aldığı ve yaşam evrimi içerisinden stilize ettiği motifleri büyük bir incelik, sadelik, maharet ve zarafetle kilimine, halısına, keçesine, heybesine, yastığına, kolonuna, azık torbasına, başındaki yazmasına işleyerek aktarmış, yaz kış yaşadığı evini gerçek bir mutluluk ve renk cümbüşüne sokmuştur. Yörük Çadırı Türk insanının zevki, doğayı özümlemesinin, mutluluğunun, güzelliğinin doğa sevgisi ve saygısı ile yoğrulmuş olmasının ve köklü bir kültürün simgesidir. Özetidir.
Bu köklü ve zengin yaşam tarzı Tüm Anadolu’da daha 40–50 yıl öncesine kadar yaylaklarda, kışlaklarda yüzlerce çadırda yaşanırken günümüzde çağın ve çeşitli nedenlerin gereği yok olma kaybolma noktasına gelmiştir. Yakın geçmişe kadar, Teke yöresindeki Kemerlilerin de yaşam tarzı böylesine renkli, sevecen ve güzeldi.
Yörüklerin toplu olarak yaşadığı dönemlerde her Yörük topluluğunun bir lideri olurdu. Lider yaşadığı obanın, topluluğun, reisi BEY’i idi. Diğer Yörük evlerinden farklı olarak Yörük Beyinin evi çok daha büyük ve konforlu olurdu. Önemli toplantılar burada yaplırdı, kararlar burada alınır, misafirler Beyin çadırında ağırlanırdı. Çünkü oba konuğu kim olursa olsun önemliydi ve obanın lideri -izzeti nevsi- olan Beyin misafiri sayılırdı.(alıntı)
Çok güzel bir gündü, oradan yeşili izledik, denizi izledik, güzel dağlara baktık uzun uzadıya. Gözlemeler yedik, ayranlarımızı içtik.
Biz dinlendik orada o tertemiz havada, yeşilin mavinin dans ettiği yerde…
İnternete girdiğinizde de burası hakkında bilgiler edinebiliyorsunuz…
Yaşam tarzları gibi gelenekleri, örf ve adetleri de köklü olan yörüklerde evlilik çok kutsal bir müessese idi. Çok değer verilirdi. Kadın ve erkek eşitliğine saygı bu müessesenin ve yaşam tarzının bir gereği idi. Kadına sevgi ve saygı sonsuz idi. Evliliğin ilk gecesi oba gençleri için özel dokunmuş, diğer siyah çadırların aksine beyaz bir çadırda yaşanırdı… Akdeniz (teke) yöresinde 700 yılı aşkın geçmişi bulunan, günümüzde tüm özellilkleriyle kaybolarak yok olma noktasına gelen yaşam tarzımızı yaşayan açık hava folklor müzesi işleviyle sergilemekteyiz.
Yine günümüzde folklorik değer kazanan geleneksel yaşam tarzımızı, otantik dokusu ve folklorik atmosferi içinde özümleyen tüm ziyaretçilerimiz; kentlerine, ülkelerine özel kameralarıyla ve fotoğraf makineleriyle Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan bu köklü kültür mirasımızı ölümsüzleştirerek sevdiklerine, dostlarına büyük bir hayranlıkla ve mutlulukla taşımaktadırlar.
Yabancı ziyaretçilerimiz kadar yerli ziyaretçilerimiz için de hoş bir süpriz olmuş, yüreklerini ferahlatmış, gönüllerini umut ve onurla doldurmuştur. Bugün Küçükburunda hayat bulan Folklorik Yörük Parkı’nın onu çevreleyen ve kucaklayan doğal güzelliklerle hiç sırıtmadan kaynaşmasının hatta birbirlerini desteklemesinin en büyük nedeni, kültürümüzdeki bu yaşam biçiminin sadeliğinde, inceliğinde, zarafet ve zenginliğinde saklı olan doğallıktır. Yine bugün ülkemizi tanımaya gelen insanlara kendi kültürümüzle verilen sevgi, dostluk, sadelik ve incelik mesajları bütün ziyaretçilerini mutlu etmektedir.
Amacına ve hedefine uygun olarak kuruluşu tamamlanarak turizm hizmet sektörüne açılan tesisimiz, kuruluş çalışmalarından başlayarak bugüne kadar özverili çalışmalarında 28 yılını geride bırakmıştır. Tesisimiz Folklorik Yörük Parkı bu bağlamda ülkemizde ilk defa yaşayan açık hava folklor müzesi işlevinde uygulama alanı bulan çalışmadır. Uygulama şansı bulan düşüncelerimiz meyvesini vermiştir. Tesisimiz Folklorik Yörük Parkı; Türk TV, radyo ve yazılı basını yanısıra dünya televizyonlarına defalarca konu olmuş, yabancı turizm firmalarının Türkiye’yi tanıtan broşürlerinde yer almayı başarmış olup, yüzlerce internet sitesinde yer almış, yerli ve yabancı meslek ve kültür adamlarından en sade ziyaretçilerine varıncaya kadar beğeni, takdir ve coşkulu desteklerini kazanmıştır…
Tesisimiz Folklorik Yörük Parkı yarımada karakterindeki Milli Park statüsündeki Devlet Ormanı Küçükburun üzerinde kuruludur. Yörük kültürünün yaşayan açık hava folklor müzesi şeklinde sergilendiği konseptine uygun kırsal alan peyzajıyla ve bu dokuyu tamamlayan müziğin tınısıyla, tavuklarıyla, horozlarıyla, tavşanlarıyla, kedileriyle, köpekleriyle, kuşlarıyla ekol durumunda özgün bir işletmedir.(alıntı)
Nazan Şara Şatana
İlgili Haberler
İstanbul takımlarının stadında, gazetecilere ayrılan basın tribününün neredeyse tümünde maç izlemişimdir. Gazetecilere ayrılan basın tribünü sadece Türk gazetecilere değil akredite olan yerli-yabancı tüm gazetecilere açıktır. Özellikle Avrupa maçlarında yurt dışından gelen yabancı basın mensupları, Türk takımlarının statlarına hayran kalıyor. İLGİLİ HABER KÜLLER KÜLLERE İKİNCİ SEZONDA Hayran kalıyor kalmasına da acaba bu durum “basın tribünü” için geçerli midir? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin basın tribünü gayet modern […]
Cumhuriyetin ilanının 101’inci yıl dönümünde kutlamaların İstanbul’daki merkezi bu yıl da Kadıköy oldu. Bağdat Caddesi’nde yapılan Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü’ne yüz binlerce kişi katıldı. Yürüyüş sonunda konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı “Cumhuriyet bu ülkenin evlatlarının en büyük ve en kıymetli mirasıdır. Bu mirasa sonsuza kadar sahip çıkacağız” dedi Bağdat Caddesi’nde düzenlenen Cumhuriyet yürüyüşleri ile her […]
Bitiyatro ve Nejat İşler’in (Meddah) ortak yapımcılığında Fil Rüyası, 11 Kasım’da Baba Sahne’de prömiyer yapıyor. Günsu Özkarar’ın Galata Perform’un eğitimleri sırasında yazdığı bu oyun, Sınırlar Ötesi Tiyatro 11. Yeni Metin Festivali’nde okuma tiyatrosu olarak gösterime sunuldu. Bir terapist ile danışanın seanslarında ortaya çıkan güven, sadakat ve aşk temaları çerçevesinde bilinçaltına bir yolculukla başlayan oyunda terapiyle […]
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]