Tasavvufu öğrenme çabasındayım…
Benim için Mevlana denildi mi hani bir tabir vardır ya işte aynen öyle olur.
Akan sular durur.
Ben ciddi bir Mevlana severim. Ben ciddi bir Mevlana aşkıyla yanıp tutuşanım.
Ben ciddi bir Hz. Mevlana öğretisini öğrenmeye çalışan biriyim.
Ben ciddi olarak onun sözlerinden bir lahzasını almaya çalışan,
Onun gösterdiği yolda yürümeye gayret eden, onun insanlık ve erdem için söylediklerini yine bir parçacık uygulamaya çalışan bir öğrencisiyim.
Mevlana farklı düşünceleri olan biriydi. Sevgi ya da aşk onun için çok önemliydi. Keşke hepimiz için şimdi de çok önemli olsa… O her şeyde sevgiyi şart koşmuştu, aşkı şart koşmuştu… Düşünsenize sevginin ve aşkın çok olduğunu o zaman dünyada kötülük olur mu? Çok sevdiğiniz birilerine nasıl kötülük yapabilirsiniz, nasıl kıyarsınız. Aşk sevginin büyüğü değil midir? Anaya aşk olmaz mı, babaya aşk olmaz mı, evlada, vatana, bayrağa, dünyaya en önemlisi tüm insanlara aşk olmaz mı, tüm insanları sevemez miyiz, bizimle olsun istemez miyiz?
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeliyiz,
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeliyiz biz…
Beri gel, beri! Daha da beri! Niceye şu yol vuruculuk?
Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.
Mevlana’nın felsefesine benzer bir felsefede Sokrates’in felsefesidir. Aşk için o neler söylemiştir.
Okuduğum bir yerde bakın aynen şöyle yazıyor:
Mevla’nın insan anlayışına geçmeden önce onun etkilendiği tasavvuf felsefesine kısaca değinelim. Çünkü Mevlana’ya anlayabilmek için tasavvuf felsefesinin bilinmesi gerekir, aksi halde Mevlana’nın düşünceleri askıda kalır.
O zaman Tasavvufu inceleyelim.
Sizlere tabiî ki bu konuda ahkâm kesemem. Sadece âlimlerin yazdıklarından alıntılar yapabilirim. İnanın bunları okumak, okuduktan sonra biraz düşünmek bana da sizlere de çok iyi gelecektir…
Tasavvuf insanın yüce yaratıcısına karşı ne kadar aciz olduğunun farkına varması ve Peygamber efendimizin ( sav) ahlakıyla ahlaklandırmasıdır.
Tasavvufa göre Yaratan ile yaratılan arasında ayrılık yoktur. Çünkü Allah’tan başka varlık yoktur ve insan Allah’tan gelmiştir, yine Allah’a dönecektir. Ancak bunun için ölümü beklemeye gerek yoktur, nefsi terbiye ederek ezeldeki Birliğe ulaşılabilir.
Mevlana’da Tanrı, Güzellik ve Aşk
Yine yazanlardan alıntılar yapacağım. Bu güzellikleri öğrenmek adına…
Mevlana’nın üzerinde durduğu en temel varlık Tanrı’dır. Bu, onun düşüncesinin merkezini oluşturur. Tasavvuf felsefesinde evrende olan bütün şeyler Tanrı’nın yansımasıdır. Mevlana bir gün sema halinde iken büyük bir vecde kapılıp: “Hiçbir şey görmedim ki, Tanrı’yı onda görmemiş olayım”, diyerek bu görüşü dile getirmiştir. Onun bu konudaki diğer düşünceleri şöyledir:
Dünya, insan, yerde ve gökteki her şey, kendi mahsulü olan bir ressamın eseridir.
Hâşâ dünyada senden güzel bir sevgili yoktur;
Yahutta yüzünü görmekten daha güç bir iş olamaz,
İki dünyada da dostum, sevgilim ancak sensin;
Nerede bir güzel varsa, o da senin ışığındır zaten(Rubailer,37).
Nerede olursan ol, ne halde bulunursan bulun; sevmeye, âşık olmaya çalış. Sevgi mülkün, ülken oldu mu, boyuna âşık olursun; mezarda da, mahşerde de, cennette de âşık olursun; sonu gelmez ya; boyuna âşık olursun.
Sultan Veled dedi ki: Bir gün babam bana: “Bahattin, düşmanının seni sevmesini istersen, 40 gün onun iyiliğini söyle. O senin dostun olur: çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır.
Bu okuduklarınızdan sonra benim bir şeyler yazmama gerek var mı? Bence yok. Sadece şunu söyleyebilirim. Ben onun sözlerini ciddi şekilde dikkate alıyorum. Elimden geldiği kadar…
Nazan Şara Şatana