Rüzgâr hafif ama saçlarında sert…
Esiyor uzun saçlar dalgalanıyor.
Gözleri mavinin türlü hareleri içinde, kırpılmadan, yaşarmadan bakıyor.
Beyaz elbisesi tüy hafifliğinde olmalı, rüzgârın ufağı bu esintiye direnemediğine göre! Uçuşuyor.
Ayak bileklerine kadar uzun ama etek çok geniş, üstelik derin bir yırtmacı var.
Rüzgâr şakacı, alaycı…
Hatta dalga geçiyor.
Esiyor, estikçe güzel bacaklarla dans ediyor serince.
Kadın çok farkında değil ki.
Ayağındaki sandaletin ayaklarını korumadığının farkında olmadığı gibi!
Bedeni ile ayaklarının üşüdüğü gibi.
Birazda titreyen çenesi ile vücudunun titrediği gibi.
O kollarını kavuşturmuş birbirine uzun süre hasretlik çekmişlercesine sıkı – sıkıya. O dalmış uzaklara…
Uzaklardan birini bekler gibi bakıyor.
Birini özlemişte hasret giderircesine bakıyor, görmüyor tabi.
Uzaklarda olan biri yakındaymış gibi nasıl görülsün.
Gönül gözü açık!
Merakla bekliyor.
Birçoğunu bekliyor ama özellikle bir kadını bekliyor.
Gelecek adın da güzel.
Enteresan cazibeli. Farklı.
Hikâyesi de farklı…
Taşlar kitabımdan bir karakter…
Nazan Şara Şatana