Sanat evrenseldir. Evrensel bir dil olan sanat yoluyla insanlar çevrelerinde olup bitenleri algılarlar. Galeri gezer, kitap okur, müzik dinler, müzelere giderler.
Sanat nedir? Nasıl olmalıdır? Sanatçı, Sanat Eseri neye denir? Sanat gerekli midir? Gibi sanatla ilgili soruları kendi kendimize sorduğumuzda nasıl cevaplar veririz? Verdiğimiz cevaplar ne derece doğrudur? Öyleyse her şeyden önce sanatı anlayabilme ve doğru algılayabilmemiz için nasıl bir eğitim almalıyız diye sormamız gerekmez mi? Sanatın ne olduğunu bilmek, doğru kavrayabilmek bir eğitim işidir. Eğitimde okullarda alınır, okullarda çağdaş sanat eğitimi nasıl olmalıdır?
Okulda resim, müzik ve drama gibi dersler kapsamlı bir bütün içinde veriliyor mu? Sanat eğitim disiplinler arası yaklaşımla ele alınıyor mu? Bütün sanatlar araç olarak kullanıyor mu?
Eğitim küçük yaşlarda başlamalı ve çocuk her şeyde olduğu gibi sanatı da yaparak, yaşayarak öğrenmelidir. Önce bir olayı ya da durumu tasarlayabilmeli. Göz önündeki durumları, öğeleri veya olayları farklı yorumlayabilmeli ya da yaratabilmeli, tasarımlarını yazıya dökebilmeli, yazıları sözle ve figürlerle ifade ederken de dramayı tanıyabilmeli. Hareketle somutlaştırılan durumu resim, heykel ve mimari tasarımlarla görselleştirebilmelidir.
Çocukların sanat eğitiminde eğitim alanı olarak sadece okullardaki derslikler değil, müzeler, parklar, bahçeler, tarihi yerler eğitim alanı kullanabilmelidir. Çocuk eğlenirken sanatın, estetiğin, kültürel değerlerin farkına varabilir. Farklı kültürleri çok yönlü bir yaklaşıma tanıyabilir ve sanatı yaşayarak daha iyi anlayabilir. Okullarda çocukları müzelere götürüyorlar. 15 dakikada dolaştırıp müzedeki tarihi eserleri ve kültürleri tanıtmış oluyorlar. Bu kadar kısa süre içinde ne kazandırmış olabilirler ki! Yine de hiç yoktan iyidir diyoruz. Oysa bunun için müzelere ve kültürel varlıklara yaşayan kurum niteliğini kazandırmamız gerekmez mi? Sergilenen eserleri, müze ortamını, müze çevresini, müze ile insanlar arasındaki ilişkiyi aktif olarak öğrenen kişi, geçmişe şimdiki zaman arasında bağ kurarak insanın değişen dünyaya nasıl uyum sağladığını daha iyi fark etmez mi? Nesnelerle yaşamlar arasında bağ kurarak siyasi, kültürel, ekonomik ve ekolojik ilişkileri anlayamaz mı? Bunları anlayan insanda sanat nedir? Nasıl olmalıdır? Sanat gereklimidir? Sorularına eminim doğru cevaplar veremez mi?
Çoğu zaman müzeleri gezip görenler, kütüphanelere benzetirler, kültürün arşivlendiği, saygı uyandıran bilgilerin aktarıldığı yerler olarak görülürler. Resim galerilerini gezenlerin çoğunluğunu ise üniversite mezunları oluşturur. Bunların bir kısmı profesyonel, ressamların bir kısmı da güzel sanatlar öğrencileridir. Eserlerin alıcısı yani tüketicisi yoktur. Oysaki ülkemizin bütün insanları sanatla tanışmalı, sanatı anlamalı ve sanatı tüketmelidir.
Hepimiz geçmişimizi anlayabilmeliyiz ki kendi kültürümüzü ve farklı kültürleri daha iyi tanıyabilelim, değer verelim ve yaşamımızın her alanında sanatın hiçte uzakta olmadığını sanatla iç içe olduğumuzu fark edelim.
Yıldırım Onur Erdiren