Ne garip bir tanımlama yazı yazar!
Herkes yazı yazar, yazmayan zaten külliyen cahil
Bu ne yazar?
Ne bulursa yazar. Bazen tarihten yazmak ister,
Bazen aşktan… Bazen sevginin belini kırar.
Bazen geçmişinden, tecrübelerinden ahkâm keser.
Bazen hüzünlenir, acıtır yazdıkları
Bazen de bakarsınız neşelidir güldürür okurları…
O bir yazar.
O bir kitap yazarı, gazetelerde köşe yazarı,
Şiirlerde yazar aralıklarla, içinin istediğinde
Gönlünün elverdiğinde.
Bazen birileri üzer onu derdini anlatmak ister, vazgeçer
O nasılsa anlatacaktır, hem de herkese; ‘üzen düşünsün’ der.
Haklıysa da artık aldırmaz oralı bile olmaz
Yine bilgisayarının başında, tuşlarla dansta…
Bu dans tabirini ne çok kullanır yazılarında
Sanki iyi dans edermiş gibi!
Vals derde durur, sanki çok valsten anlar.
Anlamak uygulamak demek değil ki der,
İzlerim, bakarım çok da hoşnut olurum
Müziğin her türünü sever hem de ne sevmek
Türkülerle ağlar, şarkılarla başka âlemlere dalar.
Bazen bir arya ona yazı yazmasındaki şevki verir.
Bazen de bir Fransız şarkıcı onu dünden heyecanlandırır.
Aşkları çeşitlidir her tür sevgiyi sever.
Her sevgisini büyütür adına aşk der.
O Mevlana’yı çok sever,
Çocuklarına âşıktır, eşini sever, dostunu sever
Geceyi gündüze, sabahı akşama katar
Ara vermez okur da okur.
Uykularını ziyan eder, gezmeyi eğlenceyi heba eder.
Sevdikleri sitemkâr; sinirle konuşurlar.
‘Kapattın kendini odana yazar’
‘Yazdıkça yazıyorsun sanki ne yapıyorsun?’
‘Ne mi yapıyorum?’
“Boş ver. Bilenler biliyor. Dedin ya ben yazarım.
İşim bu, hayatım bu, dünya görüşüm bu. Aşkım bu…
Daha ne olsun?”
Haklı onda her dem, her zaman – Aşk var. Aşk
Elif Taşkın Karakaya