Bir Cumartesi günüydü…
Dolmuştan indim, kitap fuarına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeye başladım.
İmza yapacağım stantta genellikle erken giderim, ancak o gün biraz geç kalmıştım.
Benimle beraber dolmuştan inen bir gencin de yanımda yürüdüğünü fark edince sordum:
“Sen de mi fuara mı gidiyorsun?”
“Yok abi, işe gidiyorum.”
Gencecik bir oğlan, tatil günü işe gidiyor…
Sormadan edemedim:
“Ne işi, öğrenci değil misin?”
Öğrenciymiş, hızlı adımlarımız gibi hızlıca anlattı.
Lise birinci sınıfa gidiyormuş. Evine katkıda bulunmak amacıyla, hafta içi okuldan çıkınca gece 23.00’e kadar ciğercide çalışıyormuş. Cumartesi, Pazar günleri de işe gidiyormuş.
“Bu nedenle, derslerde zorlanıyorum. İşi bırakacağım galiba” dedi.
O an bir sessizlik oldu, ne söyleyeceğimi bilemedim.
Birkaç adım sonra yolumuz ayrıldı.
“Allah yardımcın olsun” diyebildim.
O işine gitti, ben kitap fuarının bulunduğu yöne doğru yürümeye devam ettim.
Bu arada arkasından seslendim:
“Vaktin olursa, kitap fuarına gel.”
Biliyorum, vakti olmaz.
Kitap fuarında bütün gün, ciğercide çalışan oğlan vardı aklımda.
Okullar yarıyıl tatiline girince aklıma, ciğercide çalışan oğlan geldi.
Adını da söylemişti ama şimdi hatırlamıyorum.
Sadece, aklımdaki sorulara yanıt arıyorum:
Acaba, işi bıraktı mı?
Karnesi nasıl?
Evine, hiç ciğer götürdü mü?