Bugün ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversiteler ve Sağlık Kurumları başta olmak üzere hemen hemen bütün Devlet Kurumlarında çalışanların hakları gasp edilerek hak etmeyenlere verilmektedir. Hakkını arayanlara ise çeşitli zulümler reva görülmektedir. Bu haksızlık ve zulümleri görmezlikten gelmemiz, aldırmazlık etmemiz ya da bunları alkışlamamız dün olduğu gibi bugün de söz konusu olamaz.
Zulüm, başka bir ifade ile haksızlık toplumları felakete götüren önemli bir hastalıktır. Tarih, zulüm hastalığına bulaşan toplumların kurtuluşuna şahit olmamıştır. Bu nedenle haksızlık ve zulümle mücadele etmek insanım diyen her ferdin görevidir.
Bilindiği üzere; Milli Eğitim Bakanlığı, hak etmeyen yandaşlarını okul müdürü yapabilmek amacıyla 4 Ağustos 3013 tarihinde İdareci Atama Yönetmeliğini değiştirerek okul yöneticisi olacak olanların yazılı sınav yanında sözlü sınav sonucunda belirlenmesini ön görmüştür. Müdür atamalarına esas teşkil eden yazılı sınavın yüzde 70’i, sözlü sınavın yüzde 30’u ve ek 1 puanlarıdır. Buna göre, yazılı sınavından 100 puan alan bir adayın sözlü sınavında 50 puan alması durumunda atanma şansı kalmamaktadır. Bu sistem tam anlamıyla kişi kayırmaya yönelik sübjektif ve bir zulüm sistemidir.
Yine Bakanlar Kurulu, 31 Ağustos 2013 tarihinde Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte değişiklikler yaparak Şube Müdürlüğü, Müdür ve emsal görevlere yükselebilmek için yazılı sınav yanında sözlü sınav getirmiş ve sözlü sınavda da 70 puan alma şartı koymuştur. Yapılan değişikliklerle, Şef, Şube Müdürü, Uzman gibi unvanlı kadrolara devlette hizmet süresi aranmaksızın atama yapılmasının yolu açılmıştır. Görevde yükselmeler sübjektif kıstaslara bağlanarak yetkili amirlerin kişisel tercihlerine bırakılmıştır. Daha doğrusu görevde yükselmek için bilgi, birikim, tecrübe ve liyakat gibi unsurlar devre dışı bırakılarak yandaş memur ve idareci dönemi başlatılmıştır.
Nitekim son günlerde Anadolu’nun değişik illerinde okul müdürlükleri için yapılan sözlü sınavlarda haksızlık ve zulüm arş-ı alaya ulaştı. Yazılıdan 95, 100 puan alan adaylara sözlü de 27, 34, 45, 50, 60 puan verilerek elenmekte, yandaşlara ise sözlü sınavından 95-100 puan verilmektedir. Sayın Başbakan ve Sayın Bakanlar bu durum, zulme rıza değil de nedir?
Daha doğrusu yapılan bu değişiklikler tam anlamıyla kişi kayırmaya yönelik sübjektif, ahlaksızlığı ve haksızlığı öngören birer zulüm aracıdır.
Söz konusu ilgili yönetmelikler gereği İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde oluşturulan Sözlü Sınav Komisyonları, çeşitli illerde okul müdürlüğü için yapılan sözlü sınavlarda müdür adaylarının alenen hakkını gasp etmişlerdir. Nitekim Kırıkkale ilinde yazılı sınav birincisi olan bir üyemize sözlüden 34 puan verilerek yazılıda onuncu sırada bulunan yandaş sendika üyesine sözlüden 100 tam puan verilmesi sonucunda üyemizin önüne geçirildi. Bu durum aşağı yukarı bütün illerde aynıdır. Örnek verecek olursak Bursa ilinde sözlü sınavından 90 üzeri puan verilenlerin % 95’i yandaş sendikanın üyeleridir. Yine Samsun ilinde 101 idareci adayından mülakatta 90 üzeri puan verilenlerin tamamına yakını yandaş sendikanın mensubudur. Ankara, Hatay, Afyon, İzmir, Eskişehir, Denizli, Zonguldak, Tokat, Konya, Gaziantep, Muş, Düzce velhasıl birkaç il dışında diğer bütün illerde durum aynıdır.
Bütün uyarılarımıza ve bütün gayretlerimize rağmen İstanbul’da da durum farklı değildir. İstanbul’da okul müdürlüğü için belirlenen sözlü sınav komisyonunun son dakikada yandaş sendikanın isteği doğrultusunda, Bakanlık tarafından müdahale edilerek değiştirilmesindeki amacın ve Bakanlığın sözlü sınavın kamerayla kayıt altına alınmasını istememesindeki gerçek niyetinin ne olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.
Diğer illerde yapılan haksızlıkların benzeri, Bakanlığın müdahalesi sonucunda İstanbul’da değiştirilen komisyonlarda da yapılmıştır. Nitekim yazılıdan 82 puan alan bir üyemize sözlüden 27 puan verilmiştir. Yine üyelerimizden yazılıdan 90 puan alana sözlüden 63, yazılıdan 88 alana sözlüden 67, yazılıdan 92 alana sözlüden 76, yazılıdan 83 alana sözlüden 65, , yazılıdan 88 alana sözlüden 53, yazılıdan 82 alana sözlüden 48 puan verildiği tespit edilmiştir.
Yine İstanbul’da Kabataş Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Vefa Lisesi, Fatih Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi, Başakşehir Mehmet Emin Saraç Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi, Bağcılar Hayrettin Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi boş ilan edildiği halde, bugün sona erecek sınavlar sonucu okul müdürlüğü tercih müracaatlarında devre dışı bırakılmış ve bir kısmına da 76. Madde ile usulsüz okul müdürü ataması yapılmıştır.
Görüldüğü gibi okul müdürlüğü sözlü sınavlarında yaşanan torpil ve İstanbul’da en yüksek puanla öğrenci alan okullara, boş ilan edildikleri halde okul müdürlüğü müracaatı alınmaması, başka bir ifadeyle hak edenlerin hakkını gasp ederek hak etmeyenlere verilmesi artık aleniyet kazandı. Başta Milli Eğitim Bakanlığı, İl Milli Eğitim Müdürleri sözlü sınav komisyon üyeleri bütün ahlaki değerleri alt üst ederek, yandaş sendikadan olmayan, yazılı sınavdan yüksek puan almış birçok kişiyi atamamak, yandaşlara mevzi kazandırmak için her türlü ayak oyununu, her türlü rezilliği ve her türlü ahlaksızlığı açıkça sergilemişlerdir.
Böyle haksız ve hukuksuz anlayışı, vicdanı olan hiçbir ferdin kabul etmesi mümkün değildir. İnanç değerlerimiz de böyle bir zulmü şiddetle yasaklamaktadır. Bütün ahlaki değerleri altüst ederek, yandaşları hak etmedikleri mevkilere çıkarma anlayışının sergilenmesi, MEB’de mevcut olan kutuplaşmayı daha da derinleştirecek, eğitim çalışanları arasındaki ayrışmayı daha da körükleyecektir. Milli Eğitim Bakanlarının, bütün Bakanların ve Devlet Kurumlarının görevi, görev alanında huzur ve mutluluğu sağlamak, bütün çalışanlarını kucaklamak olmalıdır. Bunun aksi her tutum ve davranış, küskünlüğü artıracak ve toplumsal olayları tetiklemekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.
12 yıldır Milli Eğitim ve diğer Bakanlıklara 76. Madde ile atadığınız kurum müdürleri ve şube müdürleri yetmedi mi?
Gücünü Hakka ve adalete dayamayan yönetimler, çökmeye mahkûmdur. Bir yerde kurallar ve kanunlar için istisnalar, imtiyazlar ve ayrıcalıklar oluşturuluyorsa, bu idarede zafiyet var demektir. Kişiler, benden olan-olmayan diye ayrılıyorsa, bu idarede yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Bir Kurumda çalışanların %90’ı haksızlıktan, adaletsizlikten söz ediyor ve kurumuna güvenmediğini ifade ediyorsa o kurum ömrünü tamamlamıştır.
Hak edenlerin hakkını yiyerek hak etmeyenleri yükseltmek ya da önemli görevlere getirmek TOPLUMSAL ÇÖZÜLMENİN en önemli nedenidir. Kaosa ve infiale neden olan hak yeme politikalarından bir an önce vazgeçilerek zulüm ve haksızlıklara son verilmelidir. Bilinmelidir ki, haksızlık ve zulümle abat olunmaz. Şu husus iyi bilinmelidir ki, Adaleti öldürmek insanlığı öldürmek demektir. Böyle bir cinayetin sorumluluğundan bir an önce kurtulmanız dileğiyle.
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başka
İlgili Haberler
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]
Geçen yıl genç bir ekip yeni bir tiyatro kurdu: Müphem Tiyatro. Çıkış oyunları Küller Küllere de bu sene 2. sezonuna giriyor. Oyunun oyuncuları İnanç Bükülen ve Dilek Güler ‘e merak ettiklerimizi sorduk. Bu ekip nasıl kuruldu, yollar nasıl kesişti? İ. B.: Oyunumuzun yönetmeni Cem Burçin Bengisu benim reklam sektöründen tanıştığım, hatta aynı menajerde olduğumuz […]
Geçtiğimiz pazar bkz. İletişim tarafından, Arter’de mükemmel bir etkinliğe davetliydim. Endophasia isimli gösterinin üçünden sonuncusunu yakaladığım için finalde sahneye tüm ekip de çıktı ve biz hepsini tek tek alkışlayabildik. Ekibi kısaca tanımak isterseniz instagram sayfalarında hepsi mevcut ancak ben bilmeyenler için, konsepti yaratanın ve aynı zamanda yönetmenin Gökçe Uygun olduğunu, sahnedeki kişinin de bizzat kendi […]
Edebiyat ile toplum arasında sarmal durum söz konusudur. Edebiyat toplumdan; toplum edebiyattan etkilenir. Birbirlerini etkileme durumu söz konusudur. Toplum ne ise edebiyat; edebiyat ne ise toplum o dur. Toplumun niteliği kadardır edebiyat; edebiyatın niteliği kadardır toplum. Edebiyat, toplumların aynasıdır. Ne kadar iyi toplum o kadar iyi edebiyattır! Toplumun her tür özelliği edebiyata yansır. Toplumları, öğrenmenin […]