Spor, insanın kendini ifade etme biçimlerinden biridir. Bir topun peşinden koşarken aslında bir hayalin, bir emeğin, bir ortak duygunun peşinden koşarız. Tribünlerde yükselen sesler, sadece bir takımın değil, bir mahallenin, bir şehrin, bir kültürün sesidir. Ve bu sesin tonu barışla, kardeşlikle, saygıyla yükseldiğinde spor gerçek anlamını bulur.
Ancak geçtiğimiz hafta Erzurumspor ile Amedspor arasında oynanan maçta yaşananlar, bu anlamın ne kadar kolay zedelenebileceğini bir kez daha gösterdi. Erzurumspor’a yönelik yapılan saldırı, sadece bir takıma değil, sporun ruhuna, ortak vicdanımıza yapılmış bir saldırıdır. Bu olay, hangi takımın taraftarı olursak olalım, hepimizi derinden yaralamıştır.
Biz bu saldırıyı en açık şekilde kınıyoruz. Çünkü spor, düşmanlık üretmek için değil, dostluk kurmak için vardır. Rakip olmak, düşman olmak değildir. Aynı sahada ter döken sporcular, farklı formalar giyseler de aynı emeği, aynı tutkuyu paylaşırlar. Tribünlerdeki her tezahürat, bir sevdanın ifadesidir ama bu sevda, başka bir sevdayı yok sayarak büyüyemez.
Bugün, sporun barış diliyle konuşması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak zorundayız. Çünkü çocuklarımızın izlediği, gençlerimizin örnek aldığı bu alan, onlara öfkeyi değil, empatiyi öğretmeli. Spor, birleştirmeli; bölmemeli. Kardeşlik duygusunu pekiştirmeli; ayrışmayı değil, yakınlaşmayı sağlamalı.
Erzurumspor’a geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bu olayın bir daha yaşanmaması için herkesin sorumluluk alması gerektiğini vurguluyoruz. Sporun gerçek galibiyeti, skor tabelasında değil; tribünlerdeki barışta, sahadaki saygıda, şehirler arasındaki kardeşlikte yazılır.
Neşat Yalçın