Avrupa’dan Türkiye’ye döndüğümden beri orada izlediğim veya tiyatro festivalinde ülkemizi ziyaret eden yabancı oyunlar haricinde özgün bir dil seyretme sıkıntısı yaşıyordum. Şahika Tekand’ın On Adımda Unutmak isimli oyununu çember dışında bırakırsam oyunların multidipipliner ve multivizyoner bir yaklaşımla sahneye konulduğuna da da şahit olamıyordum.
Ta ki Khora’yı izleyene dek…
Oyun, çağı yakalayan ve günümüzün olanaklarını sanatın kendi malzemesi içinde yedirmesiyle, ayrıca sahnede kör göze parmak yapmayıp, iğrilti durmayan yaklaşımıyla, çağdaşları arasında özgünlük sıralamasında oldukça sıyrılmış durumda.
Khôra oyunu, kendi tanıtım metninde belirttiği gibi, bu dünyanın ve özellikle bu coğrafyanın sanatçıları olarak güncel meseleleri ve reel politiği, bireysel ve sanatçı sorunlarını da odağa alarak, “biz şimdi bu koşullar altında nerede duruyoruz?” sorusunu sormaya çalışmakta. Sonuçta yaratılmak istenen, seyircinin zihninde yeni sorular ile performanstan ayrılması, diyor.
Bunu gerçekten başarıyor da… Metin yalınlığı ile önce temel meseleyi sorgulamanıza, ardından da o temel meseleyi kavramanıza yardımcı oluyor. Tiyatronun güncel bir soru ve sorunu bu sadelikte ele alması da, tarihsel süreç boyunca bir sanat dalı olarak taşıdığı “insanı insana insanla anlatan” misyonunu da gerçekleştirmiş oluyor.
Oyun boyunca ve oyundan çıkınca kendinizi “Bir ülkede birlikte yaşamak ne demek?”, “Biz olabilmek ne demek?”, “Bir yeri sahiplenmek ne demek?”, “Bu ülkede sanatçı olmak ne demek?”, “Bir yeri sevmek ne demek?”, “Bir yer ne zaman bizim evimiz olur?”, Ya da bir eve ihtiyacımız var mı?” soruları ile çevrelenmiş, bunlara yanıt ararken buluyorsunuz.
Dört başarılı oyuncu da, (Berfu Aydoğan’ı ve Tanıl Yöntem’i önceden izlediğim oyunlarından da pek beğenirim zaten) gerek oyunun tekstinde gerek perde arkası oyunun anlamlandırılmasında, bu sorulardan yola çıkarak bedende ve sahnede bir arayışa giriyor ve kendi ifadeleriyle aynı zamanda bu ülkeye karşı hissettikleri güzel duyguları savunamadıklarını da düşündüklerinden olsa gerek, bu hislerin karşılıklarının ve bir nevi görünümlerinin neler olduğunu araştırıyor.
Topluluk, Echoes ve Berfu Aydoğan ile Nilsen Arıbaş’ın birlikte kurduğu MA Platform’un ortak yapımı. Oyunun başarısının bir diğer sebebi ise sahne arkası ekibin de özenle seçilmiş oluşu bana kalırsa.
Neticede Khôra oyunu; beden, ses ve metin kullanarak devised yöntemiyle üretilmiş bir oyun olarak bizimle yani çağımızın seyircisiyle buluşuyor.
Kelime anlamı ile Khôra: Her türlü karşıtlığı bir araya getiren fakat aynı zamanda birbirlerine geçip karışmalarını engelleyen bir alan. Biz seyirciler de bu alanda yerimizi alıyoruz ve oyunun çıkış motivasyonunu yerimizi aldığımız, seyirci koltuğunda anlamaya çalışırsak, ekibin elinde oldukça heyecanlandıran, katmanlı olduğu kadar güncel, popüler olduğu kadar da tarihsel bir mesele olduğunu algılıyoruz.
Kısaca metinden de bahsederek, üç bölümden oluşan ve ilk bölümde açılan anti senkronize kapılar ile “bu insanlar bize ne anlatmaya çalışıyor” hissi veren oyun, ikinci bölümde gerginliği tırmandırıyor ve yavaş yavaş tekinsizlik hissi aşılıyor, üçüncü bölümde ise bizi bir dramla karşı karşıya bırakıyor ve oyunun başından beri anlattığı hikayesini, dramını o zaman duyar hale geliyoruz. Bu bir göç, göçün yaşattırdıkları, ait olma, olamama ya da öteki olma, öteki hissetme ya da hissettirme hikayesi. Bu bir mülteci meselesi.
Özetle, oyunun grafiği olsa yukarıdan kahkahalarla başlayıp, yanağımızdan süzülen gözyaşı hüznüne doğru iner, batardı muhtemelen… Oyuncuların performans ve dinamiklerinin ritmine tam bir karşıtlık oluşturuyor çünkü akışıyla hikaye… Belki de bu anlamda beklenmedik olması da onu bir adım daha özgünlüğe kavuşturuyor.
Ben yazıyı uzatmayayım, siz sezon içinde mutlaka yakalayın ve izleyin. Böyle yeni metinlere, alışkın olmadığımız sahneleme tekniklerine ve genç oyunculara ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Bir de unutmadan oyunda hem yönetmen hem de dramaturg olması da yapılan işe ne kadar profesyonel yaklaşıldığına işaret ediyor bana kalırsa. Bunu da söylemeden edemeyeceğim. Çünkü bu, oyuna ve oyuncuların konumlanmasına 3 boyutluluk katmayı başarmış.
Tüm bunlara ufak bir ek olarak, oyunla ilgili tek bir rahatsızlığım olmuş olabilir: O da kasvetli yapısı ile tedirginliğe fazla kor veriyor oluşu. Acaba baştaki mizahi tutum, ara ara diğer bölümlere de yedirilmez miydi sorusu ile herkesi içten tebrik ederek tek perdelik bu oyundan seyirci görevimle ayrılıyorum.
Kısaca ekibi tanıtalım:
Yönetmen: Salih Usta
Oynayanlar: Berfu Aydoğan, Ferhat Akgün,
Nilsen Arıbaş, Tanıl Yöntem
Dramaturg: Ozan Ömer Akgül
Performans Metni ve Düzenlemeler: Sertaç Sayın
Editör: Büke Erkoç
Hareket Tasarımı: İlyas Odman
Dekor Tasarımı: Cihan Aşar
Işık Tasarımı: Utku Kara
Kostüm Tasarımı: Hilal Polat
Prodüksiyon Direktörleri: İlker Aksu, Özgür Doğa Görürgöz
Asistanlar: Aslı Yiğit, Deniz Beste Akdoğdu, Hazal Kuzuloğlu, Yasmin Endaze
Yapımcı: Gökhan Civan
İlgili Haberler
ANADOLU YAKASI İNŞAAT MÜTEAHHİTLERİ DERNEĞİ (AYİDER) BAŞKANI HAKAN ŞİŞİK: “KONUT SATIŞLARINDA TARİHİ TOPARLANMA OLDU” Türkiye genelinde konut satışları 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 20,6 oranında artarak 1 milyon 478 bin 25 oldu. Böylece 2022 yılı konut satış rakamlarına geri döndük. İLGİLİ HABER Kriptoların Piyasa Değerine Göre Risk Yönetimi Aralık ayında da konut satışlarının […]
İkinci Dünya Savaşı’nda, İsmet İnönü’nün karne uygulaması sık sık gündeme gelmiştir. “Ekmeği karne ile verdiler.” denmiştir. Bir çoğumuz karneyi siyasilerin söylemlerinden duyarız. Birbirlerine üstünlük kurmak için “karne” meselesini gündeme getirmişlerdir. Onun dışında “karne” sözünü çok fazla duymayız. Çok fazla da kullanmayız. Karne: Okul yönetimince öğrencilere dönem sonlarında verilen ve öğrencinin her dersten aldığı notlarla okula […]
Gamze Karta ve Oktay Kaya, dinleyicileri derin duygulara sürükleyecek yeni düetleri “Dipsiz Kuyu” ile müzik dünyasına iddialı bir giriş yaptı. Şarkının klip çekimi, 35 kişilik profesyonel bir ekibin katkısıyla 16 saatlik yoğun bir çalışma sonucunda tamamlandı. Yusufcan Özbilen yönetmenliğinde çekilen klipte ikilinin kavga sahneleri ön plana çıktı. “Dipsiz Kuyu”, duygu yüklü sözleri ve etkileyici düzenlemesiyle dikkat çekiyor. Şarkının […]
Mücella Balyemez’in 27. kişisel resim sergisi Venüs Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergi açılışına sanatçı Adnan Koç, Göztepe Mahallesi Muhtarı Sayın Ceren Sille ve çok sayıda sanatsever katıldı. İLGİLİ HABER Yapı Müteahhitlerinin şartları güncellendi 31 Ocak tarihine kadar ziyaret edilebilecek sergide sanatçının yağlıboya ve suluboya olarak çalışılmış 55 adet eseri yer almakta. Mücella Balyemez; İstanbul doğumlu olan […]