Hatırlar mısınız bilmem ama cehalete övgüler düzen bir profesör vardı. Televizyon ekranlarından “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.” demişti.
Yine bir öğretim görevlisi, “Cahil kesime güveniyorum.” diyerek, cahilliğe övgüler yağdırmıştı.
Okuyarak ya da siyaseten bir yerlere gelmiş insanların ağızından, cahilliği öven daha bir sürü söz ya da konuşma örnekleri verilebilir.
Cahilliği övecek değilim.
Cahillik övülmez, onunla mücadele edilir.
Ülkemiz tarih boyunca da hep cahillikle mücadele etmiş, bu konuda da büyük yol almıştır.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Atatürk, ülkede topyekûn bir aydınlanma hareketi başlatmış, toplumun her alanında ciddi adımlar atılmasını sağlamıştır.
Bugün ülkemiz bir Ortadoğu ülkesi değilse bu cahilliğe karşı verilen aydınlık mücadelesindendir.
Tabii ki cahillik ülkemize has bir mevzu değildir, tüm dünyanın en çok muzdarip olduğu bir meseledir.
Cahil, nerede hangi ülkede olursa olsun cahildir.
Konumuz “Okumuş! cahiller”…
Okumayı, kitabı, akademik eğitimi ne kadar önemsediğimiz ortadadır.
Bizim için okumuş olmak, eğitimli olmak çok önemlidir.
Okumuş, eğitimli insanların yeri bir başkadır.
Okumuş, eğitimli insan az çok bir şeyleri bilen insandır. Onunla bir takım meseleler konuşulabilir, mantıklı çözümler üretilebilir, ortak kararlar alınabilir, alınan kararlar hayata geçirilebilir.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, okumuş, eğitimli insan demek ülkenin en büyük değeri demekti.
Okumuş insanlar da kendilerine verilen değeri bilir, kendilerine verilen değerin ağırlığında hareket eder, ona göre davranış sergilerlerdi.
Okumuşluk, bir toplumun değişiminde, dönüşümünde en etkili güçtür. Okumuşluk arttıkça toplumdaki değişim, dönüşümde o oranda artar, medeni bir toplum olma yolunda ülke, o oranda ilerler.
Her şeyde olduğu gibi okumuş olmakla ilgili bizde farklı bir durum söz konusudur.
Son zamanlarda “okumuş cahiller” kavramı ortaya çıkmış, bu kavramı temsil eden büyük bir kitlenin var olduğu anlaşılmıştır.
Garip ama gerçek…
Okumuş insanlar, cahil insanlar gibi davranış sergiliyorlar, hatta okumuşluğun vermiş olduğu cesaretle, cahil insanlardan daha fazla cahilce davranıyorlar.
Her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmiyorlar.
Maalesef böyle…
Oysaki okumuş insanlar, toplumların yasasını, hukukunu, geleneğini, göreneğini, kültürünü bilen insanlar olarak görülür.
Okumuşluğun temeli, öğrenmekten, bilmekten gelir.
Adı üzerinde okumuştur.
Bir zaman şöyle bir haber çok konuşulmuştu: “Ülkenin okumuşları eşlerine daha çok şiddet uyguluyor.”
Şaşılıp kalınmış, neden denilmişti?
Neden?
Neyi biliyoruz, şiddetle cahillik paraleldir.
Cahillik artarsa şiddette artar…
Kurallara uymada, anayasal hakların hayata geçirilmesinde, toplumsal hayat kalitesini artırmada okumuş cahillerin maalesef ciddi bir engel teşkil ettiği bir gerçektir.
Okumuşlukla cahilliğinin nasıl yan yana gelebildiği ciddi bir kafa karışıklığı yaratmaktadır.
Yıllarca cahilliğin panzehri olarak okumuşluğu gösteren birisi olarak, bu iki zıt kavramın nasıl yan yana geldiğini anlamak gerçekten çok zor.
Anlamak mümkün değil!
İnsan şaşıp kalıyor.
Okumuş cahilleri görünce, “Biz nerede hata yaptık!” diyoruz.
Yanlış nerede?
Yanlış olan ne?
Medeni, çağdaş bir ülke olmak için ülkenin tüm yasal, anayasal adımlar atılmakta…
Ülkenin tüm imkânları cahilliği yok etmek için seferber edilmekte…
Bir yerde bir yanlış var ama o yanlışın ne olduğu bilinmemekte…
Cahilliği yok edeceğiz derken, bir sürü okumuş cahil türemekte…
Ne diyelim!
İlgili Haberler
Avrupa’dan Türkiye’ye döndüğümden beri orada izlediğim veya tiyatro festivalinde ülkemizi ziyaret eden yabancı oyunlar haricinde özgün bir dil seyretme sıkıntısı yaşıyordum. Şahika Tekand’ın On Adımda Unutmak isimli oyununu çember dışında bırakırsam oyunların multidipipliner ve multivizyoner bir yaklaşımla sahneye konulduğuna da da şahit olamıyordum. Ta ki Khora’yı izleyene dek… İLGİLİ HABER İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin […]
Hangi sanatçı istemez ki yaşarken değer bulmayı, onurlandırılmayı, el üstünde tutulmayı. Tabii ki her sanatçı ister… Bizim gibi ülkelerde sanatçılar, maalesef yaşarken değil öldükten sonra değer bulur. Yaşarken yokmuş gibi davranılmak, öldükten sonra kıymete binmek… İlginç değil mi? Öldükten sonra değil yaşarken değer verilmeli sanatçılara… Doğru olanı budur. Ferdi Tayfur’un ölüm haberi alınınca sosyal medya […]
Ah bu yıllar! Biri biter biri başlar… Bir de bakmışsın ki ömür biter. Çocukken yılların bir an önce geçmesini, beli bir yaşa gelince de yılların hiç geçmemesini isteriz. Tek derdimiz, tüm yaşanmışlıklara inat hep yaşamda kalmaktır. Yaşamak, yaşamak, hep yaşamak… Kim ne düşünürse düşünsün hayat acımasızdır. Bir bakmışsın yaşlanmışsındır. Zaman hızla gelir ve geçer… Ne […]
İyilik, genellikle kötülüğün (şerrin) karşıtı olarak kabul edilir. Ahlak, etik, din ve felsefe tarafından incelenir ve farklı şekillerde tanımlanır. İyilik, insanlığın var oluşu ile başlar ve tüm toplumsal değerlerin temel öğretisini oluşturur. Toplumun huzuru, neşesi, birliği, dirliği iyilik üzerine kurulur. İyiliğin karşıtı kötülüktür. Kötülük, iyiliğin düşmanıdır. İnsanoğlu kötülüğü hiç sevmez, kötülükten uzak durmak ister. Çünkü kötülük insana […]