Büyük marketlerden birindeyim…
İlk harfini söylesem hemen adını bilirsiniz.
Ödeme yapacağım, kasada, sırada bekliyorum.
Kuyruk az değil, çok.
En baştaki adam bir koli yumurta almış.
Kasanın ışıklı göstergesinde “78.-TL” yazıyor.
Adam, “Neden böyle, aldığım rafta yetmiş dört lira” diyor.
Kasiyer, fiyatların sürekli güncellendiğini söylüyor.
Güncelleme dediği şey aslında zam!
Eskiden “Ayarlama” derlerdi.
Belli ki, tembihlemişler kasiyeri.
“Sürekli zam yapıyoruz” diyemiyor.
Tanık olmuşsunuzdur, sadece zamlı etiketleri yapıştırmakla görevli market çalışanı var.
En hızlı ve en düzgün etiket yapıştıran kimse onu işe alıyorlar.
Ürün çok olunca akşam mesaisine kalmaları kaçınılmaz tabii.
Müzik eşliğinde, ellerinde makineler, halay çekerek etiketlerle oynadıklarını düşünüyorum.
Yoksa çekilmez bu iş…
Yumurtayı koliyle alan adam çok sinirli.
“Raftaki etiketi neden değiştirmediniz?” diye soruyor.
Etiket değiştirmekle görevli kişi, zamlı etiketi yapıştırmadan, koşup ürünü almanın bir faydası yok.
Çünkü son karar kasadan çıkıyor.
Örnekte görüldüğü gibi, rafta yetmiş dört lira olan yumurta, kasada yetmiş sekiz lira olabiliyor.
Adam sesini yükseltince kasiyer de, “Git, istediğin yere şikayet et” diye karşılık veriyor.
Adam bu kez, “Yetkili kim, çağır gelsin” diye tutturuyor.
Kasiyer, “Yetkili burada değil” diyor.
Yetkili hangi birine yetişsin, neredeyse her aparmanın altında market var.
Üniversiteyi bitirmiş, sonra markette yetkili olmuş, vatandaşın derdini mi dinleyecek?
Market yetkilisi Marko Paşa mı?
Kasiyer, “Alıyor musun, almıyor musun?” diye soruyor.
Adamın kızgınlığı geçmiş değil.
Kuyrukta sıra bekleyenlere dönüp, yüksek sesle şöyle söylüyor:
“Hakkınızı arayın, yoksa bunları çok yaşayacağız.”
Kuyruktan ses gelmiyor.
Adam haklı ama hakkı değirmende.
Kasiyer de haklı, sonuçta orada çalışan bir emir kulu.
Adam, yumurta kolisini bırakıp gidiyor.
İçimden, “Marketçiler bizi kazıklasın ama dalga geçmesin” diyorum…
Bir cevap yazın