Müsterihim, rahatım ama moralim sıfır. Kimse tüketmesin nefesini, dağıtmayacağım kederimi. Çünkü bir çekincem, iki soru işaretim var. Bu interaktif bir durum. Varsa bir durum, yapalım açık oturum. Atama asla söz konusu değil. Öyle olsa, tayini olur terfisi olur. Sonuç olarak bu memleket meselesi, ayakkabı köselesi değil. Hepimiz kardeşiz, amca oğlu falan zannedilmesin. Ekip güzel, hava güzel, deniz güzel, ortam çaylı kahveli.
Halkın nabzını, nazikçe tutuyoruz.
“Şükret haline, çarpılırsın bak!” diyoruz.
Tesisat yeterli mi, bakıyoruz. Koyun, karpuz falan kesiyoruz. Kahve içip sallıyoruz. Boğaza karşı oturmuyoruz, araziye yayılıyoruz. Oturduğumuz yerden değil, yattığımız yerden yazıyoruz. İnce bir fikrimiz var ama çapını bilmiyoruz..
Akıl akıldan üstündür. Herkes aklını ortaya koyuyor, çok güzel ortak akıl oluyor. İşin güzelliği şurada, ortadan lazım olduğu kadar alıyoruz. Biz buraya, işimizi gücümüzü bırakıp da geldik. Hava alsın diye gönül penceremizi sonuna kadar açtık. Derdimiz, milletin ateşini söndürmek. Tahmin edeceğiniz gibi su döküyoruz, projeler sulanıyor. Kırmızı çizgilerimiz pembeleşiyor. Oysa kimseyle su problemimiz yok.
Modacı Zeynep Tunuslu, Tunus’un neresinden?
Sosyetik güzel İvana Sert, neden sert?
Haydar Dümen, ne dümen çeviriyor?
Bunları canlı müzik eşliğinde araştırıyoruz. Nerede bir arıza, sıkıntı varsa giderilecek. Motorun yağına ve suyuna bakılacak, not alınacak not verilecek.
“Acımayacak!” demek zorundayız.
Bunları rapor haline getirip, ilgililere götüreceğiz. İlgililer ilgilenmezse, bizi hiç ilgilendirmez. Kimseyi ikna etmek gibi bir derdimiz yok. İsteyen inanır, istemeyen Kadir İnanır. Onların yaptıkları ortada, bizim yaptıklarımız kenarda. Biz aslında postacılık yapıyoruz. Elimizi, bir yerimize değdirmiyoruz. Yani işin teknik kısmında değiliz. Sözle ve temasla tahrik olmamız mümkün değil. Anlayacağınız gidişat fazla iyi. Sadece, bizi öpenlerin sayısı yeterli değil. Tabandan gelen aşırı destek yüzünden gıdıklanıyoruz. Bizden iş ve aş istenmesini gayri ciddi görüyorum. Çünkü biz, insanların sesini dinlemek istiyoruz. Yanık seslere gazoz ısmarlıyoruz. Milletçe aydınlanmak için, el fenerini önümüze tutuyoruz. Her şey şeffaf olmalı görüşünden hareketle, ince giyiniyoruz. Bakın, içimiz dışımızdan güzel bizim…