Oyunun Adı: Hamlet
Yazan: William Shakespeare
BU SÖZLER DOĞRU DEĞİL Mİ?
Bir film izlemiştim. Filmde SHAKESPEARE adı altında yayınlar yapan yazarın yazdıklarını aslında bir kont yazıyordu. Yayınlayan sadece ondan belirli bir para karşılığı ismini veriyordu. Yine kontun verdiği paralarla bu kitaplar yazılıyordu.
Filmi izledikten sonra:
“Hiç olabilirmi böyle bir şey! Ne kadar saçma” demiş ve üzerinde durmamıştım. Nasıl durabilirsinizki!
O ingiliz edebiyatının en önemli yazarlarından biri. Sadece İngilizlerin değil Dünyanın en seçkin yazarı olarak kabul görmüş biri. Onun şiirleri asırlardır dillerle, onun sözleri hepimizin kullandığı muhteşem kelimeler, onun ismi; özellikle biz yazarlar da farklı anılır ve farklı düşünülür.
Bu farklılığın içinde; beğeni vardır, imrenmek vardır, kıskanmak vardır, onun gibi değilse bile (elbette haddim değil) onun gibi olabilmek için uğraşılar vardır.
Onun sözleri başkadır, dünyaya bakışı başkadır.
O dünyanın en tanınmış oyun yazarıdır.
Düşünün akla gelenlerini:
Hamlet, Kral Lear, Othello, ve Macbeth
Hala tiyatrolarda defalarca tekrarlanan oyunları vardır.
Dünyanın her tarafında tiyatrocular Hamlet’i oynamadan tiyatrocu olduklarını farz saymazlar.
O William Shakespeare…
Onun ismi bile sihirli iki kelimeden oluşmuştur sanki…
İngiltere’nin ulusal şairidir.
Avon’un Ozanı olarak da anılıyormuş.
Vikipedi de yazılanlardan küçük bir notu iletiyorum.
Günümüze ulaşan eserleri, bazı ortaklaşa yazılanlarla birlikte,
38 oyun,
154 sone,
İki uzun öykü şiir,
John Combe adında bir adam için iki kitabe,
Elias James için bir kitabe ve diğer birçok şiirinden oluşur.
Oyunları bütün büyük dillere çevrildi ve diğer bütün oyun yazarlarından daha çok sergilendi.
Ben Jonson; Sheakespeare için
“Bir dönemin değil, tüm zamanlar için” şeklinde bahsetmiş.
Gerçekten öyle…
Asıl ilgiyi 19. Yüzyıldan sonra görmüş ünlü yazar.
20.yüzyılda, eserlerini bilim tiyatrodakiler yeniden ele almışlar. Her defasında yeniden keşfetmişler. Şimdilerde de bu ilgi o zamanki gibi belkide daha fazla sürmektedir.
Bütün bunlardan sonra böyle bir film bana gerçekten inanılmaz gelmişti.
Onun hayatı herzaman bilinmiştir.
Varlıklı ve tanınan bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. Hayatı güzel geçmiştir, çok küçük yaşta evlenmiştir, çodcukları olmuştur.
Onun hayatında sanki hiç gizli bir şey yoktur.
Hal böyle iken geçenlerde yine bir yazı dikkatimi çekti.
Ben bunun sadece Komplo teorileri olduğuna inanıyorum.
Bütün bunlara karşın; bir filmde böyle bir konunun işlenmesi ve birkaç görüştüklerimde bu tür haberlerden bilgileri olduğunu söylediklerinde bir kez daha düşünmek zorunda kaldım.
Eğer böyle bir şey varsa; o muhteşem eserleri kim ya da kimler yazıyordu?
Gerçekten bu yazıları; Francis Bacon, Christopher Marlowe, William Stanley ya da Edward de Vere’mi yazmıştı. Bu olabilir miydi?
Tabi şöyle de bir dip not var.
Bazılarını Shakespearein yazdı bazılarını başkaları.
Peki, aynı dili aynı üslubu nasıl kullandılar.
Onun yazım şekli farklı, anlatması farklı…
Bilinmeyenleri bilmek zaten mümkün değil, en azından bilinmeyenlerin ne olduğunu biliyoruz.
Dediğim gibi buda bir şey…
NAZAN ŞARA ŞATANA
Cehennem önüme mi gelsin? Ne yüz karası şey bu?
Tut kendini yüreğim, tut kendini!
Ve siz, ey sinirlerim, gevşemeyin birden;
Gerilin, destek olun bana!
Beni unutma mı dedin? Hayır, zavallı ruh,
Şu çılgın kafa durdukça çıkmayacaksın içinden,
Seni unutmak ha? Aklımın kara tahtasından
Silerim de bütün boş anıları,
Bütün kitaplarda yazılan, çizilenleri,
Gençliğimden, öğrenciliğimden kalanları.
Yalnız senin buyruğun kalır.
Beynimin defterinde, yapraklarında,
Ivır zıvır bütün bildiklerimin üstünde.
Evet, yemin Allahıma, o kalır yalnız.
Ey çürümüş yürekli kadın!
Yılan, yılan, yüze gülen zehirli yılan!
Yaz aklım, yaz defterine, yaz şunu:
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan
Zehirli bir yılan da olabilir.
Danimarka’da olabilir hiç değilse, inan buna.
Ya! Demek böyle, amca, sen buymuşsun demek!
Öyleyse benim parolam da şu bundan böyle:
Tanrı seninle olsun, unutma beni!
Yemin ettim, unutmam.
Oyunun Adı: Hamlet
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu
İlgili Haberler
İkinci Dünya Savaşı’nda, İsmet İnönü’nün karne uygulaması sık sık gündeme gelmiştir. “Ekmeği karne ile verdiler.” denmiştir. Bir çoğumuz karneyi siyasilerin söylemlerinden duyarız. Birbirlerine üstünlük kurmak için “karne” meselesini gündeme getirmişlerdir. Onun dışında “karne” sözünü çok fazla duymayız. Çok fazla da kullanmayız. Karne: Okul yönetimince öğrencilere dönem sonlarında verilen ve öğrencinin her dersten aldığı notlarla okula […]
Avrupa’dan Türkiye’ye döndüğümden beri orada izlediğim veya tiyatro festivalinde ülkemizi ziyaret eden yabancı oyunlar haricinde özgün bir dil seyretme sıkıntısı yaşıyordum. Şahika Tekand’ın On Adımda Unutmak isimli oyununu çember dışında bırakırsam oyunların multidipipliner ve multivizyoner bir yaklaşımla sahneye konulduğuna da da şahit olamıyordum. Ta ki Khora’yı izleyene dek… İLGİLİ HABER ‘Kare Kare İstanbul’ sergisi Maltepe’de […]
Hatırlar mısınız bilmem ama cehalete övgüler düzen bir profesör vardı. Televizyon ekranlarından “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.” demişti. Yine bir öğretim görevlisi, “Cahil kesime güveniyorum.” diyerek, cahilliğe övgüler yağdırmıştı. Okuyarak ya da siyaseten bir yerlere gelmiş insanların ağızından, cahilliği öven daha bir sürü söz ya da konuşma örnekleri verilebilir. Cahilliği övecek değilim. Cahillik övülmez, […]
Hangi sanatçı istemez ki yaşarken değer bulmayı, onurlandırılmayı, el üstünde tutulmayı. Tabii ki her sanatçı ister… Bizim gibi ülkelerde sanatçılar, maalesef yaşarken değil öldükten sonra değer bulur. Yaşarken yokmuş gibi davranılmak, öldükten sonra kıymete binmek… İlginç değil mi? Öldükten sonra değil yaşarken değer verilmeli sanatçılara… Doğru olanı budur. Ferdi Tayfur’un ölüm haberi alınınca sosyal medya […]