Slot Siteleri

SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kadıköy Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa Genel Manşet

2,500 Yıllık Saklı Dil!

Yayınlanma:
ABONE OL

Ziyaret Tepe’deki kazılarda bulunan kil tabletin sırrı çözüldü.

Daha önce bilinmeyen bir dilde yazılar bulunan kil,

Doğu Asur’da başka bir dil konuşulduğunu ortaya koydu.
Diyarbakır il sınırları içinde bulunan Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2.500 yıl önceye dayanan unutulmuş bir dil olduğu bulundu.

 

Tablet aynı zamanda Asur İmparatorluğu’nun doğu bölgesine ait bilinen ilk tarihi veri.
Bu yazıları okuyunca seviniyorsunuz.

“Oh be bir bilinmeyen daha bilinecek.”

Gerçekten güzel oluyor.

Ziyaret Tepe’deki kazılarda, çivi yazısı kil tabletler bulunmuştu. Bunun dili yabancı gelmişti. O zamanlar böyle bir haber okumuştum. Aklımda kalmıştı. Şimdi de bu kil tabletlerinin sırrı çözülmüş olduğunu okuyunca heyecanlandım haliyle…

Daha önce okuduğumda hangi dil olduğunu bilinmiyordu. Bilinmeyen bir dilde yazılmış deniliyordu. Şimdi Doğu Asur’da başka bir dil konuşuluyormuş, bu da o dilde yazılmış deniliyor.

 

Diyarbakır sınırları içinde olan Ziyaret Tepe, ismi bile çok güzel, arkeolojik kazı alanındak iki yıl önce çıkartılmış bu tablet… Kil yazının 2.500 yıl önceye dayandığı belirtilmiş. Ayrıca tablet Asur İmparatorluğu’nun Doğu Bölgesine ait bilgileri içeren ilk tabletmiş. Muhteşem…

 

Tabi bir hayli önemli bir buluş bu. Kültür bakanlığı da destekliyormuş…

Çalışmalar:

Akron Üniversitesi’nden Doç.Dr. Timoty Matney, Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Kemalettin Köroğlu ve Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke tarafından yürütülüyorlarmış.

 

Kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Cambridge Universitesi’nden Dr. John Macginnis, şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını anlatmış.

 

Tablette kadın isimleri varmış. Süryanice çivi yazısı ile yazıldığı tesbit edilmiş.

60 kadın ismi. Macginnis, tablette ismi geçen 60 kadının Asur İmparatorluğu, Zağros dağları etrafındaki bölgeyi istila ettiğinde oradan getirilen ve sarayda çalıştırılan kadınlar olduğunu düşünüyormuş.

 

Bizim Vatanımızın her taşının, her toprağının altından bir tarih çıkar diye boşuna söylemiyorlar. Gerçekten öyle. Hangi şehire giderseniz gidin, mutlaka tarihten hatta antik tarihten çeşitli izler bulursunuz…

 

Kültür Bakanlığı’nın desteklediği projede Akron Üniversitesi’nden Doç.Dr. Timoty Matney, Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Kemalettin Köroğlu ve Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke tarafından yürütülüyor.

Kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Cambridge Universitesi’nden Dr. John Macginnis, şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını anlattı.
Tabletin üzerinde Süryanice çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var. Macginnis, tablette ismi geçen 60 kadının Asur İmparatorluğu, Zağros dağları etrafındaki bölgeyi istila ettiğinde oradan getirilen ve sarayda çalıştırılan kadınlar olduğunu düşünüyor.
Kil tablet iki yıl önce çıkarılmasına rağmen, şifresinin çözülmesi zaman almış. Süryanice çivi yazısının şifresinin yüzyıldan fazla bir süre önce çözüldüğünü, dolayısıyla tabletin üzerindeki yazıların okunabildiğini belirten Macginnis, kadın adlarının bir iki tanesi dışında geri kalanının bölgede bilinen dillerle hiçbir benzerlik taşımadığını söylüyor. Çalışmalar bu dilin 2,500 yıl öncesine ait unutulmuş bir dil olduğunu gösteriyor ve Macginnis’e göre bu dil, Asur İmparatorluğu’nun doğu bölgesine ait olabilir.
Kil tabletler günümüze kadar kalabilseler de, zaman içinde zarar görüyorlar. Ancak piştikleri zaman daha dayanıklı oluyorlar. Macginnis, sarayın alt kısmında yangın çıktığını ve bu nedenle kil tabletin yanarak daha dayanıklı bir hale geldiğini söylüyor.
Ziyaret Tepe’de yerleşim geç Neolitik dönemden İslamiyet dönemine kadar uzanıyor. Uzun bir süre köy yerleşimlerinin hâkim olduğu Ziyaret Tepe, Orta ve Geç Asur dönemlerinde (M.Ö. 1300–600) Asur İmparatorluğu’nda çok önemli bölgesel bir kent. Dolayısıyla imparatorluğun yönetimine dair önemli ipuçları barındırıyor. Geç Asur döneminin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Ziyaret Tepe’nin bu dönemdeki adı ise Tuşhan olarak geçiyor.
Dünyadaki en büyük çok uluslu imparatorluklardan biri olarak bilinen Asur İmparatorluğu, Suriye ve Irak ’ın tamamı ve diğer komşu ülkelerin bir kısmını da kaplayacak şekilde ortadoğunun büyük bir bölgesini kapsıyordu. İmparatorluğun merkezi olan Suriye ve kuzey Irak arasındaki bölgede Süryanice dili konuşulurken, çeperlerinde ise daha farklı diller konuşuluyordu. O dönemde daha fazla dil olduğunu söyleyen Macginnis, daha sonra dillerin sayısında bir azalma olduğunu belirtiyor.
Macginnis, imparatorluğun bazı bölgeleri ile ilgili bilginin mevcut olduğunu, ancak İran ’ın batısındaki bölge ile ilgili hiçbir bilginin olmadığını söylüyor. Bu anlamda Ziyaret Tepe’den çıkarılan bu tablet, tarihsel açıdan ve dilbilimi açısından da büyük bir gelişme. Dünya dilleri çok hızlı bir şekilde yok olduğu için, dillerin gelişimi ile ilgili bilgimizi ve anlayışımızı derinleştirecek her türlü bilgi çok önemli.
Daha önceki kazılarda da Asur imparatorluğunun başkenti Ninova’nın düştüğü, imparatorluğun yıkılış dönemine ait, geç Asur dönemi olarak bilinen döneme ait tabletler bulunmuş. Tabletler yaklaşık M.Ö. 614 – 611 yıllarına ait ve üzerlerinde çivi yazısı bulunuyor.
Ilısu baraj gölü, bölgenin büyük bir kısmını sular altında bırakacağı için, bölgede 1997’den bu yana kurtarma amaçlı kazı çalışmaları yapılıyor. Ziyaret Tepe, bölgedeki en büyük kazı alanlarından biri. Uzun bir süredir devam eden kazılar, Ziyaret Tepe’nin yerleşim şemasını ortaya çıkarmak ve buradaki yapıların işlevlerini anlamak amacıyla sürdürülüyor.
Macginnis, kazı çalışmalarının devam ettiği bölgenin alt taraflarının, Ilısu barajının tamamlanmasının ardından sular altında kalacağını söylüyor. Türkiye’nin bu bölgede kazı yapmalarına izin verdiğini ve bunun çok mühim bir adım olduğunu belirten Macginnis, yıllardır sürdürdükleri çalışmada alanın büyük bir kısmını incelediklerini, ama hala incelenecek çok şey olduğunu vurguluyor.
Her ne kadar modern bilimsel teknikler kullanılsa da, alanın sadece yaklaşık yüzde biri kazılabilmiş. Macginnis’e göre Ziyaret Tepe büyük bir imparatorluğun önemli bir kenti; buradan başka tabletlerin çıkma olasılığı da oldukça yüksek.
Ilısu Barajı, binlerce insanı yerinden etmenin yanı sıra, bölgedeki tarihi kalıntıları yok edecek ve ekolojik dengeyi ciddi bir hasara uğratacak olması nedeniyle tepki görüyor. 2009 yılında Almanya, İsviçre ve Avusturya Ilısu barajının toplumsal ve çevresel sonuçları nedeniyle projeyi finanse etmeyi bırakacaklarını açıklamışlardı. Ancak baraj yapımı, yerel kredilerle sürdürülmeye devam ediliyor.
Ilısu Barajı’na karşı kampanya yapan gruplar, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin UNESCO tarafından belirlenmiş 10 kriterin 9’unu doldurduğunu söyleyerek, UNESCO Doğal ve Kültürel Miras listesine dâhil edilmesini talep ediyor.(alıntı)

 

*

Ziyaret Tepe Höyüğü, Diyarbakır ilinin Bismil ilçesi güneydoğusunda, Dicle ve Batman Çayı‘nın birleşme noktasının 20 km. batısında, Dicle’nin güney kıyısında yer alan bir höyüktür.

Bölgedeki büyük höyüklerden biri olup, ovadan 22 metre yükseklikte 3 hektarlık bir alandır. Kuzey taraftaki höyüğün (akropol) üç tarafında uzanan “aşağı şehir” ise 29 hektarlık bir alana yayılmıştır. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi tarafından Tepe Höyüğü adıyla tescil edilmiştir.

İlk kez 1980 yılında Kessler tarafından saptanan höyük, 1989 yılında Guillermo Algaze ve ekibi tarafından ODTÜ, TAÇDAM‘ın:

 

“Ilısu ve Kargamış Baraj Gölleri Altında Kalacak Arkeolojik Kültür Varlıklarını Kurtarma Projesi”

 

Kapsamında araştırılmıştır.

 

Daha sonra Guillermo Algaze’nin de katıldığı, başkanlığını Timothy Matney‘in yaptığı ekip, hem höyükte hem de aşağı şehirde geniş çaplı yüzey araştırmaları yapmıştır. 1989 yılında ise dört farklı alanda manyetik tarama yapılmıştır. Kazılara 2001 yılında Timothy Matney başkanlığında başlanmıştır.

 

Yerleşimde, höyük, aşağı şehir ve yamaçlar genelinde ortaya çıkarılan tabakalanma eskiden yeniye şu şekildedir;

 

 

Ziyaret Tepe’de en yoğun yerleşmenin Orta ve Geç Asur Çağı yerleşimi olduğu, höyük (akropol) ve aşağı şehre yayılan bu yerleşimde bir garnizonun yer aldığı bildirilmektedir.

 

Höyük, Demir Çağı’ndan sonra iskân edilmemiştir.

Kuzey ve batı yamaçlarda Orta Tunç Çağı’na ait çok sayıda buluntu ele geçmiştir.

Geç Neolitik Çağ / Kalkolitik Çağ malzemesi de bulunmaktadır.

Güney yamaç ise sözü edilen bu erken çağlara tarihlenen buluntu vermemektedir. Aşağı şehir ise Geç Neolitik – Erken Kalkolitik buluntu göstermez.

Bununla birlikte MÖ 3. binyılda Geç Asur Dönemi’ne kadar kesintisiz bir yerleşim vardır.

 

Höyüğün doğu yamacında, kerpiç bir platform üzerine 450 metrekarelik alanda inşa edilmiş bir yapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Geç Asur Dönemi’ne tarihlendirilen bir kamu binasıdır.

Orta Asur Dönemi yapısı olduğu anlaşılan oldukça büyük bir konut ayrıca ilginçtir. Parke döşeli bir sokaktan girilen konutun duvarları kırmızı kil kerpiçten 1,5 metre kalınlıkta inşa edilmiştir. Girişteki oda ya da avlu 5,5 metre derinlik ve en az 22 metre genişliktedir. Buradan geniş, parke döşeli bir avluya geçilmektedir. 12 x 13,5 metre boyutlarındaki bu avlu zeminini kaplayan mozaiklerin büyük bölümü iyi korunmuş durumdadır.

Orta Asur İmparatorluğu‘nun Geç Tunç Çağı boyunca Yukarı Dicle yönünde genişlemesiyle Ziyaret Tepe’de iskân, ilk kez aşağı şehrin büyük bir bölümüne yayılarak neredeyse 32 hektarlık alana ulaşmış ve küçük de olsa bir kent haline gelmiştir. Bununla birlikte Erken Demir Çağı’nda yerleşim daralmıştır. Aşağı şehir muhtemelen terk edilmiştir. Bölgede Geç Demir Çağı’na karşılık gelen Geç Asur Dönemi’nde ise yeniden bir “hızlı kentleşme” görülür. Geç Asur seramikleri MÖ 9. yüzyılda höyük ve tüm aşağı şehir surlarının içinde yayılmış durumdadır. Bu durum, MÖ 7. yüzyıl sonlarında Geç Asur İmparatorluğu’nun çöküşünde ya da hemen sonra son bulmuş görünmektedir.

 

Kazı başkanı Ziyaret Tepe’nin, Asur İmparatorluğu’nun Orta Asur (Geç Tunç Çağı) ve Geç Asur (Geç Demir Çağı) dönemlerinde (MÖ 1.300 – 600), Dicle kıyısındaki üç büyük sınır kentinden biri olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda Asur kayıtlarında geçen Dicle bölgesinin merkezi garnizonlarından olan Tuşhan’ın Ziyaret Tepe olduğu düşünülmektedir. Geç Asur Dönemi’nde eyalet başkenti olan Tuşhan, bazı kaynaklarda Tushu ya da Tusha olarak geçmektedir.

Geç Asur Dönemi tabletlerinden Tuşhan Eyaletinin, MÖ 9.-7. yüzyıllarda imparatorluğun en önemli kuzey eyaleti olduğu anlaşılmaktadır.

Öte yandan Ziyaret Tepe kazılarında ele geçen 21 adet çivi yazılı kil tabletin bu durumu gösterdiği ileri sürülmektedir.

Mari kayıtlarında kentin adı, hem ülke anlamına gelen “kur”, hem de kent anlamında “uru” tanımlayıcılarıyla yazılmıştır.

Ziyaret Tepe’de bulunan ve MÖ 620–610 yıllarına tarihlenen kil tabletler, kentin düzeni ve işleyişi ile ilgili konulardadır.

Tabletlerden, Tuşhan’ın bir vergi toplama ve tahıl silosu işlevi gördüğü anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte Tuşhan’ın esasen Ziyaret Tepe değil Üçtepe Höyük olduğu yönünde görüşler de vardır. (alıntı)

 

Nazan Şara Şatana

 

author avatar
Nazan Şara Şatana
Ben gazeteciydim. Günaydın gazetesi, Ankara bürosunda Bekir Coşkun’un istihbarat şefi olarak görev yaptığı yıllarda; Meclis, Adliye, TRT ve magazin muhabiri olarak görev yaptım. Günaydın gazetesi haricinde, Merhaba, Haftanın Sesi gazetelerinde de yine muhabir olarak çalıştım. Gazetecilik yıllarım turizme geçerek sona erdi. Pamfilya Turizm acentesinden sonra, birçok beş yıldızlı tesislerde (Öger bünyesinde ve başka önemli tesislerde) üst düzey yöneticisi olarak görev yaptım. Halen Genel Müdür olarak görevimi sürdürmekteyim. Sekiz kitabım yayınlandı. Asar şamil Ve Rus terzi, Şarkın Modern Gelini Şehribahar, Zeus’un Aşkları, Otel I, Otel II, Hekim Ali Suavi Efendi, Havada Kekik Kokusu Vardı, Herkül 2006 da yayımlanan Asar Şamil Ve Rus Terzi, Havada Kekik Kokusu Vardı ve Şarkın Modern Gelini adlı kitaplarım T.B.M.M. Meclis Kütüphanesindeki yerini almıştır. Yeni yayınlanacak kitaplarım; Belkıs Akkale’nin hayatı roman tadında – Belkıs - Şimdi Yağmur Yağacak, Topkapı Şifresi, Taşlar, Mihrace, İstanbul – İstanbul. Ayrıca yayına hazır senaryolarm ve müzikallerim mevcuttur. Evlat TV filmim TGRT de yayınlandı. Birçok senaryom dizi olması için televizyon kanallarında beklemektedir. Bir senaryom ise dizi olarak yayınlanması için TRT1’de hazırlıklarda.

İlgili Haberler

Büyükşehir
26 Nisan 2024
Galataport İstanbul’a Avrupa Birliği’nden Ödül!

Galataport İstanbul, inşaattan işletme dönemine uzanan çalışmalarında sergilediği çevre dostu yaklaşımla ödülleri arasına bir yenisini ekledi. Dünyadaki okyanus ve denizleri kurtarmayı hedefleyen BlueMissionMed Koordinasyon ve Destek Hareketi, Galataport İstanbul ekibinin faaliyetlerini “Çevreye Duyarlı Girişimci ve Kişilik” ödülüyle taçlandırdı.   İstanbul’un dünyaya denizden açılan kapısı Galataport İstanbul, geniş ödül yelpazesine bir yenisini daha ekledi. İnovatif projeleri […]

Belediye
26 Nisan 2024
İBB Başkanı İmamoğlu, 23 Nisan’da Koltuğunu Ali Selim Metli’ye Devretti

BAŞKANI METLİ’DEN İLK TALİMATLAR: OKULLARA ÖĞRENCİ DOLAPLARI YAPILSIN, HER OKULDA YEMEKHANE OLSUN İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 104’üncü yıldönümünde koltuğunu, ilkokul 3. sınıf öğrencisi Ali Selim Metli’ye devretti. Başkan Metli’nin ilk talimatları, “Bütün okullarda öğrenci dolapları yapılmasını istiyorum. Çünkü, çantalarımızı taşımakta zorlanıyoruz. Bir de okullarımızda yemekhaneler olmasını istiyoruz. Bize […]

Belediye
26 Nisan 2024
İBB, 23 Nisan kutlamasını Üsküdar Meydanı’nda yaptı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kentin farklı noktalarında gün boyu süren organizasyonlarla kutladı. Bu programların birçoğuna katılan ve 23 Nisan coşkusuna ortak olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bayramın finalini Üsküdar Meydanı’nı dolduran İstanbullularla birlikte yaptı. Eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’yla birlikte el ele sahneye çıkan İmamoğlu’na, 15 farklı ülkeden […]

Büyükşehir
26 Nisan 2024
7. İSTANBUL ÇOCUK VE GENÇLİK SANAT BİENALİ BAŞLADI

12 ülkeden 5.250 çocuk ve genç ‘umut’ için İstanbul’da buluşuyor   İstanbul Çocuk ve Gençlik Sanat Bienali başladı. İki yılda bir düzenlenen bienalin bu yılki konsepti ‘Umut’ olarak belirlendi. Bienal kapsamında 5 bin 250 çocuk ve gencin 579 projesi bir ay boyunca İstanbul’un farklı merkezlerinde sergilenecek. 2010 yılından bu yana 31 ülkeden katılımın olduğu 7. İstanbul […]