Feriha Tevfik Negüs
(1916 – 1991) |
1929 yılında Cumhuriyet Gazetesi‘nin düzenlediği yarışmayla Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi
Sizi düşünmeye davet ediyorum. Yıl 1929 Cumhuriyet gazetesinde şöyle bir yazı yayınlanmış:
“Bütün dünyada güzel kadınlar seçilir ve memleketlerinin güzellik kraliçesi intihap edilirken, bizim böyle bir kraliçemiz niçin olmasın? Türkiye’nin en güzel kadını acaba kimdir?”
Çok güzel bir yazı, çok güzel bir istek ve seçilecek olana çok güzel bir dilek… Peki, kim kızını böyle bir yarışmaya sokacak. Mayolu resimleri çekilecek, gazetede yayınlanacak. Ya da hangi genç kız buna cesaret edecek. Bu ilan dünlerde filan yayınlanmıyor. Bu ilan 1929 yılında yayınlanıyor. O zamana kadar Türkiye güzellik kraliçesi seçilmemiş. Bunun bilincinde değil halk. Bilmiyor mu biliyor. Gazete okuyorlar, ajansları takip ediyorlardır herhalde. Hatırlıyorum da:
Ben çocukken gazete daha mı çok okunurdu bilemiyorum. Babam Hürriyet alırdı. Onu düşlediğimde hep katlanmış ve her nasıl olmuşsa takım elbisesinin cebine sığmış hürriyet gazetesi ile düşlerim. Akşamları yemeğini yedikten sonra çayının ve sigarasının yanında gazetesini okurdu. Annem çayının bitmesini takip ederdi, çayı derhal yenilenirdi. Onun okumadığı sayfalarda annem tarafından taranırdı. Babam koyu Fenerbahçeli olduğu için, siyaseti de sevdiğinden gazetenin birinci ve son sayfasını okurdu. Spor sayfası arkada tek sayfa olarak yayınlanırdı.
Düşünün ben 1929 lardan söz etmiyorum. Ben çok –çok ileri yıllardan söz ediyorum.
O zaman bile benim çocukluğumda bu olay zor kabullenirdi. Nedeni nedir bilmiyorum. Kız babaları kızlarının bu tür bir yarışmaya girmesini istemezlerdi. Bakın o zamanlar bir baba, cesur bir yürek kızının böyle bir yarışmaya girmesine izin vermişti ki Feriha Tevfik Negüs Türkiye güzellik kraliçesi seçilmiş.
Yarışmanın elemesini halk yapıyormuş. Birkaç ay sürüyormuş. Yarışmacıların resimleri gazetede yayınlanıyormuş. Halk oy kullanıyormuş. Sonunda 11 numaralı finalist halk oylaması ile birinci olmuş. Kraliçenin tanımı da şöyle yapılmış.
“Orta boylu, kıvırcık lepiska saçlı, altın gözlü, beyaz tenli, zarif endamlı, beyaz krep satenden bir elbise giymiş olan”
Feriha Tevfik’i birinci seçti. Bu yarışma ile ilgili bir yerde de şöyle yazıyor.
Feriha’nın öyküsü (alıntı)
Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi seçilmesi doğal olarak Feriha Tevfik’in yaşamını değiştirir. Önce filmlerde rol alır, ardından tiyatroya geçer. 1939 yılında bir daha dönmemek üzere, perde ve sahneden uzaklaşır. Bu ayrılışın ayrıntıları üzerine hiç konuşmak istemez. Sadece kırgın olduğunu ve değerinin bilinmediğini söyler.
‘‘Memleketime sahnede çalışarak faydalı olmayı düşünüyordum. Fakat Darülbedayiin iç yüzünü gördükten sonra yüreğim cız etti, ümitlerim kırıldı. Ben bu hayal kırıklığına bunca yıl dayandımsa, sade ruhumdaki sanat ateşi ile tahammül ettim. Lakin bütün fedakârlıklarıma rağmen, hiçbir zaman ne maddî, ne manevi bir karşılık bulmuş değilim.’’
22 Nisan 1991 günü, Cerrahpaşa Hastanesi’nde beyin kanaması sonucu yaşamını yitirir. Feriha Tevfik’in ölümüyle Türkiye’nin ilk güzeli ve anıları çok uzaklarda kalan bir yıldız daha söner.
Bir yıldız böyle kaymış gitmiş. Ben Onun resimlerini ilk gördüğümde onun kim olduğunu bilmeden:
“Bu güzelde kim” demiştim.
O gerçekten güzelmiş. Tescilli güzel Türkiye’nin ilk güzeli… Bakın resimlerin, şaşıracaksınız dün çekilmiş gibi. Ne kadar şık, bakımlı ve güzel bir kadın… Saçlarına bakın, gülümsemesine bakın. Ne kadar etkileyici… Kim bilir onu yakından tanıyanlar onun nasıl etkisinde kalıyorlarmış. Birçok sinema filmi yapmış. Sanıyorum filmlerini izleyen gençlerin gönüllerinde de ayrı bir yeri edinmiştir ilk güzelimiz.
Kendinden emin, yürekli kadınlar… O zamanda var şimdilerde de var. Hepte olacaklar…
Nazan Şara Şatana