Kardiyoloji Uzmanı Dr Emre Ertürk Dünya çapında yapılan araştırmalarda ortaya çıkan verilerin kalp hastalıklarının hala önde gelen ölüm sebebi olmaya devam ettiğini “İskemik Kalp Hastalığı” gibi hastalıların sinsice ilerlemesine karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.
Ve şöyle devam etti;
“
İskemik kalp hastalığı kalbin üzerinde uzanan ve kalbin kendisini besleyen 3 adet koroner damardan bir ya da bir kaçının daralması sonucu kalp dokusunun bir kısmının kanlanmasının azalması durumudur.
Bu durumun 2 farklı sakıncası vardır. Birinci sakınca her türlü damar darlığının kalp krizine neden olabilmesidir. Yani daralma hafif de olsa şiddetli de olsa darlığa neden olan plağın her an aniden yırtılma ve damarı bir anda tamamen tıkayarak kalp krizine neden olma riski bulunur.
İkinci sakınca ise damar darlığının devamlı ilerleyici bir karakterinin olmasıdır. Daralmanın şiddeti arttıkça damarın beslediği kalp dokusunun kanlanması da giderek azalacağından vazifesini yapamamaya yani kasılamamaya ve gevşeyememeye başlar. Darlık iyice ilerleyip kritik bir seviyeye geldiğinde ise doku artık hasar görmeye hatta ağır ağır ölmeye başlar. Sonuç olarak ta kalbi büyütür ve kalp yetersizliğine neden olabilir.
Bu nedenle bir hastadaki kalp damar darlığının mümkün olan en erken safhadayken tespiti gereklidir. Tanı ne kadar erken konulursa daralmaya neden olmuş olan risk faktörlerinin de bir an önce kontrol altına alınması ve bu sayede gelecekte yeni darlıkların oluşması ya da mevcut darlıkların ilerleme hızının yavaşlatılması da mümkün olacaktır. Ayrıca bir kalp krizinin tetiklenme ihtimalini azaltacak, darlığın kalp dokusundaki tahribatını sınırlayacak ve hastanın hissettiği yakınmaları azaltacak ilaç tedavilerinin de bir an önce verilmeye başlanmasına imkan tanıyacaktır.
Peki bir kalp damar darlığımızın olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Maalesef damar darlığı ciddi bir seviyeye ulaşmadan genelde herhangi bir yakınma ya da bulguya neden olmaz. Ancak her safhadaki darlığın kalp krizi riski mevcuttur. Genç yaşlarda görülen kalp krizlerinin çoğundan hafif damar darlıklarının aniden yırtılması sorumludur. Bu tip darlıkların varlığı ancak tetkikler ile saptanabilir.
Kalp damarlarında ciddi daralma bulunan kişilerde ise Angina Pektoris denilen özellikle fiziksel zorlanma ya da aşırı stres anlarında göğüs kafesinde tetiklenen bir rahatsızlık hissiyatı meydana gelmeye başlar. Tetikleyici neden sürdükçe rahatsızlığın şiddeti artar, sona erdiğinde ise kaybolur. Rahatsızlık hissiyatı kimi insanda göğüs ağrısı şeklindedir, kimi insanda ise kolay yorulma, nefes nefese kalma şeklinde hissedilir. Ağrı genellikle göğüs ortasında yanma, baskı tarzında sıkıştırıcı bir karakterdedir ve göğüsün soluna, sol omuza ve kola, göğüsün sağına, aşağıda mide üzerine, yukarıda boyuna ve çeneye, sırta yayılabilir. Hatta bazen göğüs ağrısı olmadan sadece bu yansıma alanlarına izole bir ağrı şeklinde ortaya çıkabilir.
Ancak damar darlığı ciddi bile olsa bazı insanlarda çok daha atipik yakınmalarla kendini gösterebilir hatta özellikle şeker hastalarında hiçbir yakınma hissedilmeyebilir.
Bu nedenle hangi yaşta olursa olsun az önce saydığım yakınmalara benzer şikayetleri olan kişiler ile bir şikayeti olmasa bile önleyici tıbbın imkanlarından faydalanmak isteyen ve özellikle kalp damar hastalığı açısından yüksek risk faktörleri bulunan kişilerin kalp damar hastalıkları açısından durumlarının tespiti amacı ile bir meslektaşıma başvurmalarını öneririm.
Kalp damar hastalığı riskimin yüksek olup olmadığını nasıl bilebilirim?
Damarlarımızın içi endotel isimli bir astar tabakası ile döşelidir ve bu tabakanın sağlıklı kalması damarlarımızı ateroskleroz denilen “damar sertliği” sürecinden korumaktadır. Ancak ilerleyen yaş ile hiçbir ek risk faktörü olmasa bile zamanla yıpranmaya başlar. Hele bir de kişide genetik yatkınlık varsa ya da hipertansiyon, şeker hastalığı, hiperlipidemi, obezite, sigara içicisi olma gibi risk faktörleri taşıyorsa bu yıpranma süreci çok daha hızlı olur.
Ne kadar çok sayıda ya da ne kadar şiddetli risk faktörlerine sahip olunursa kalp damar hastalığının oluşma ihtimali de bir o kadar yüksek olur.
Bu nedenle bilinen bir kalp damar hastalığı olmayan ve gelecekte de kalp damar hastası olmak istemeyen bir kişinin bu ihtimali azaltmak amacı ile bugünden biraz çaba gösterip riskleri hakkında farkındalık kazanması gerekir.
Mesela yaşınız 30-35’i geçtiyse ve bu saydığım risk faktörlerinden hangilerine sahip olduğunuzu biliyorsanız web sitemizde bulabileceğiniz hesap makinelerinden birini kullanarak kendi riskinizi hesaplatabilirsiniz ancak risk faktörleri açısında durumunuz belirsiz ya da bu konuda uzun zamandır hiç bir kontrol yaptırmadıysanız bu konuda bilgi edinmek için bir meslektaşıma başvurmanızı öneririm. “ Dedi.