Sanatçı ve akademisyen Gürbüz Doğan Ekşioğlu ile sanat, illüstrasyon ve eğitim üzerine konuştuk.
Gürbüz Doğan’a herkes tarafından tartışma konusu olan ve okullarda da işlenen “sanat sanat için midir yoksa toplum için midir?” sorusunu sorduk. Kendisi ise bu sorumuza şöyle yanıt verdi: “Bu çok tartışılan bir konudur. Sanat toplum için olsa her toplumun paralelinde gider ve gelişemez. Sanatın en önemli özelliği avangart yani öncü olması. Dünyayı değiştiren şey sanattır aslında. Sanat her zaman toplumun önünde olmalıdır ki toplumu ileriye taşısın. Fakat sanatçının bir görevi de sanatı toplum için yapması gerekir. Çünkü sanatçı, çağına tanıklık eden bir kişidir.”
Doğan, bu sözlerinin üzerine örnek olarak Picasso’nun Guernica tablosunu söyledi. Bu tabloyla birlikte Picasso’nun yaşadığı dönemi yansıttığını belirtti. Doğan’a göre sanat, hem sanat içindir hem toplum içindir ve bir bütündür. Doğan, ikisinin birbirinden ayrılmadığını ve birbirlerini tamamladıklarını ifade etti.
Türkiye’de illüstratörlerin durumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Şu anda Türkiye’de illüstratörlerin konumu çok iyi. Önceden bir illüstratöre iş verildiğinde tasarım yapardı fakat şimdi herkes kendi düşüncesine göre bir fikir yaratıp, galerilerde sergileyebiliyor.
“Bu mesleği yapmanın tek koşulu, koşulsuz sevmektir”
Doğan, bu işin karşılık beklemeden yapılması gerektiğini söylüyor. İllüstratörlüğü aşka benzetiyor ve bu mesleği yapmanın tek koşulunun koşulsuz sevmek olduğunu belirtiyor. Bir diğer koşulunun ise çok çalışmak ve genel sanat tarihi, resim bilgisi ve illüstrasyonla ilgili bilgilere sahip olması gerektiğini, hatta bunun içine felsefeyi, ekonomiyi ve bunun gibi genel konuları da katması gerektiğini ifade ediyor. Bu koşulları yerine getiren bir illüstratörün başarılı bir illüstratör olacağını belirtiyor.
“1979 yılından beri piyasaya işler yapıyorum, bir gün bile fikir bulamadım demedim.”
Son olarak Gürbüz Doğan’a ilham gelmediğinde neler yaptığını ve yaratıcılığını nasıl geliştirdiğini sorduk.
Sorumuzu samimi sözlerle yanıtladı: “İlham gelmek zorunda. Kendi mesleğimiz içerisinde bir takım formüller var. Formül dediğim, olayı kendi disiplini içerisinde karşı tarafa yansıtabilmek. Bana, “bu fikir nereden aklınıza geldi?” diye sorduklarında, onlara aslında bu fikrin bir anlatım biçimi olduğunu ve onu uyguladığımı söylüyorum. Eğer formülün içine farklı bir şey katabiliyorsanız o iş daha başarılı olur.”
Söyleşi; Dilhan Keskin