Ah bu yıllar! Biri biter biri başlar… Bir de bakmışsın ki ömür biter.
Çocukken yılların bir an önce geçmesini, beli bir yaşa gelince de yılların hiç geçmemesini isteriz.
Tek derdimiz, tüm yaşanmışlıklara inat hep yaşamda kalmaktır.
Yaşamak, yaşamak, hep yaşamak…
Kim ne düşünürse düşünsün hayat acımasızdır.
Bir bakmışsın yaşlanmışsındır.
Zaman hızla gelir ve geçer…
Ne zaman geçmiştir onca yaş…
Ömür, göz açıp kapayacak kadar az…
Bir öğretmen arkadaş, “Okul başladığı gün benim için bitmiştir.” derdi.
Ne kadar haklı olduğunu ders yılı bitince anlardım.
Sanki o kadar yıl bir andan ibaretti.
Geldi ve geçti.
Zamanla yarış olmaz.
Durmaz zaman…
Yaşam “Öğrenilmiş çaresizlik!” gibidir.
Zamana bir çare yoktur.
Ölümlü dünya…
Bu gerçeği çocuklara, gençlere anlatmak tabii ki zor. Onlar, “Hadi oradan! Nereden çıkarıyorsun bunları, zaman da yaşam da yerinde duruyor; değişen bir şey yok, hep aynı zaman!” diyecekler.
Kafalarına göre yaşayacaklar.
Kendilerince haklılar.
Onların yaşında, ölümün ne demek olduğunu bilmiyorduk.
Ölüm çok uzaktı.
Çocukluğumuzdaki, gençliğimizdeki insanların hiçbirisi artık bu dünyada yok.
Göçüp gittiler sonsuzluğa…
Anıları bile silindi belleğimizden.
Bu bir teslimiyet, kabulleniş değildir.
Gerçeğin ta kendisidir.
İnsanoğlu bilmiyor yaşamın döngüsünü.
Her şeyin hep aynı kaldığını, zamanın yerinde saydığını sanıyor.
Ve kendisine bahşedilen zamanı çarçur ediyor.
Zaman insanoğlunu sürekli ikaz ediyor, uyarıyor; diyor ki, “Farkında değilsin koca bir yıl bitti, yılın sonu geldi; yeni bir yıl başlıyor, bu yeni yılda bir zaman sonra bitecek.”
İyi ki zaman kavramı var.
Bu zamanlar bize, geçip giden bir ömrü hatırlatıyor.
Bir yıl daha bitiyor.
Yeni bir yıl başlıyor.
Hiç bitmeyen bir yıl olmuş mudur?
Benimkisi de garip bir soru…
Hiç bitmeyen bir yıl olur mu?
İyi de biten ve başlayan yıllar ömrümüzü bitiriyor.
Yıl bir nevi sayaç görevi görüyor.
Aslında yıllar yaşamın bölümleridir.
Her bölüme neyi ne kadar sığdırdığımız önem arz eder.
Mesele birazda budur.
Yaşamın muhasebesi…
Arınmak, yeniden bir başlangıç yapabilmek için yıl sonları bir fırsattır.
Bu bilinçle hareket edildiğinde yıl sonları insanoğluna büyük fayda sağlar.
Tüm dünyada yıl sonlarında büyük gösteriler, eğlenceler, kutlamalar düzenlenmesi boşa değildir.
Meseleye ister dini, ister insani, ister tarihi açıdan bakılsın yılsonunda; geçen yılın bir muhasebesi yapılmalı, yapılan yanlışların farkına varılmalı ve bu yanlışlar bir daha yapılmamalıdır.
Hayata sıfırdan başlanmalıdır.
İnsanoğlu yıl sonlarına bu temelde bakmalı, yeni yıla bu temelde başlamalıdır.
Yıl sonunu Hristiyanlık inancına indirgeyerek, anlamından uzaklaştırmak kimseye bir fayda sağlamaz.
İster kutla ister dua et!
Şunu iyi bil: Zaman insan ömrü kadardır.
Her insan bu zamanı yaşar…
Yıl biterken…
Zamanın ne kadar değerli olduğunu anla…
Yeni yıla sıfırdan başla!
İlgili Haberler
Öyle zamanlar oluyor ki sevdiğiniz insanlar bir bir öteki dünyaya göç ederler. Öyle zamanlarda çaresiz kalırsınız, kime üzüleceğinizi, kimin yasını tutacağınızı bilemezsiniz. Öyle bir dönemi yaşıyoruz, sevilen birçok insan göçüp gidiyor. Ölenler ve kalanlar… Doğmak kadar ölümler de maalesef insanoğlunun gerçeği… Her bir canlı doğduğu gibi ölecektir. İyi de ölümü kabullenmek zor iş… Konuşulduğu gibi […]
Ah şu yazarlar, ne güzel insanlar, bizlere hayatı ne güzel anlatırlar. Gülmek, ağlamak, hüzünlenmek, dert edinmek, empati kurmak, ders çıkartmak hepsi onların sayesinde… Ne kadar çok kitap o kadar bilinç, bilgi… İyi ki yazarlar, kitaplar var, iyi ki de yazmışlar. Dünya klasikleri başlı başına bir öğretidir, birçok şeyi o kitaplardan öğrendik. Gezmeden, görmeden, duymadan oturduğumuz […]
Galatasaray, pazartesi günü önemli bir maça çıkacak. Belki de şampiyonluğu belirleyecek bu karşılaşma bir derbiden daha fazlası. Yabancı hakem, uzun süredir karşılıklı kulüp açıklamaları falan derken o an geldi çattı. İLGİLİ HABER CHP’de Çifte Standart, Beşiktaş’ta Akpolat’a Tam Destek, Beykoz’da Köseler’e Sahipsizlik! Bu arada Cimbom’un Avrupa macerası da bitti. Biterken de Galatasaray, kaleci Günay Güvenç’i kazandı. […]
Bir arkadaşım eşinden ayrılmıştı, aradan bir zaman geçtikten sonra şaka olsun diye, “aşk konusunda ne düşünüyorsun? Yeni aşk var mı?” diye sorduğumda, arkadaşım bana, “Aşk defterini çoktan kapattım, aşk; insanın doğuştan getirdiği bir özellik değildir, sonradan kazanılan bir davranış şeklidir. Ne ihtiyaç duyuyorum ne de kendime dert ediyorum.” demişti. Şaşırmıştım doğrusu, güzel bir tespitti. İnsan […]