Çocuklarınız sizlerin değildir, onlar bizzat yaşamın çağrısının kızları ve oğullarıdır. Elinizden geçerler, sizden gelmezler… Eğer sizlerle birlikteyseler, bu sizindir anlamına gelmez. Onlara sevginizi verin, fikirlerinizi değil… çünkü onların kendi fikirleri vardır. Bedenlerini barındırın, ruhlarını değil… çünkü ruhları bize ve hayallerimize yasaklanan yarınlardadır. Sizler onlara benzemeye çalışın, onları kendinize benzetmeye değil.
Taner KOÇ | VELHASIL GALATA |
Bir Çin atasözü ile bugünkü yazıma başlamak istedim. Çocukların kıymeti harbiyesini anlatan bu sözler dikkatimi çekti. Çocukları, zamane çocuklarını, zehir gibi gelen bu Y kuşağını nasıl güzel anlatmış. Çok beğendim.
Efenim, malum karne tatili başladı. Çocuklarımız eğitim yılının ilk yarısında
verdikleri emeklerinin karşılığını bir kağıt parçasıyla aldılar. Kimi anne
babalar sevindi, kimileri üzüldü. Sevinenleri anlarım da üzülenler niye üzülür
yıllardır bilemedim. Zayıf karneyi getiren o evden değildir, o ailenin bir
bireyi değildir, yarışmaya Ankara’dan katılır çünkü!! Yahu muhterem çocuk
başarılı ise senin eserin, başarısız ise yine senin eserin. Bi zahmet arızayı
kendinde arayıver.
Her zaman söylerim, “başarılı çocuk yetiştirmek kolay, çocuk yetiştirmek
zordur.” Bugün okulda başarılı olamayan çocuklarımız, ileride çok farklı
alanlarda başarılara imza atabilirler. Sevgi ile büyümüş çocukların gelecekte
çok başarılı olduklarına dair sayısız örnekler var.
Malum korku ve kaygılarımızdan uzaklaşarak, onlara güvenip, aile kavramının
sıcak çatısı altında desteklerimizi eksik etmemekte ciddi fayda var diye
düşünüyorum. Okul notları akademik başarısını işaret etse de, başarısız olduğu
yönler başka alanlarda başarılı olmayacağı anlamına gelmez. Onların biz ebeveynlerinden
çok daha fazla zeki olduklarını inanıyor, akıl oyunları, bilgiçlik taslamalar
ile zaten zor kurulan iletişimin kopmasına, ilgisinin dış çevreye yönlenmesine
sebep olduğumuz ise su gibi bir gerçek diyorum. Ve altını çizerek söylüyorum,
ne olur unutmayalım ve bir kenara büyük harfler ile not alalım.“Karneyi
Bütün Aile Alır” Başarıda ve başarısızlıkta tüm aile
fertlerinin payı var. Başarısız çocuğu yargılayıp ceza vermeden önce, çocuğun
bu duruma gelmesinde endirekt etkileri olan biz anne babalar kendimizi güzel
bir sorgulayalım.
Çocukların anne ve babaların ilgisinden mahrum kaldıkları gerçeğini gören uzmanlar geçtiğimiz yıl sosyal bir deney yapıyor. Farklı iş kolları ve mesleklerden anne ve babalar seçiliyor. Anne ve babalara aynı soru soruluyor. Yaşayan veya ölü herhangi biriyle akşam yemeği yiyebilecek olsanız kimi seçerdiniz? Gelen cevaplarda, Kylie Minogue, Marılyn Monroe diyen babalar..Justin Bieber, Nelson Mandela diyen anneler dikkat çekiyor. Daha sonra aynı anne ve babaların çocukları çağırılıyor. Aynı soru çocuklara da soruluyor. Yaşayan veya ölü herhangi biriyle akşam yemeği yiyebilecek olsanız kimi seçerdiniz? Gelen cevap vicdanları sızlatıyor. Annem diyen var, babam ile yemek isterdim diyenler..Ailem diyen var. Ailem ile başbaşa keyifli bir yemek yemeyeli uzun zaman oldu diyen çocuklar var. Hayli üzücü ve düşündürücü değil mi? Süratle, vakit kaybetmeden Hayatımızın en önemli varlıklarına vakit ayıralım lütfen. Hemen!!
Sev, İlgilen ve Güven. Sunacığımla çocuk yetiştirme konusunda baştan beri uygulamaya gayret ettiğimiz hayati temel prensiplerimiz bunlar. Bu üç altın kural ile büyüttüğümüz 12 ve 18 yaşlarındaki çocuklarımız anormal başarıları olan çocuklar olmadılar fakat iyi bir insan olma yolunda epeyce yol aldılar. Geleceğin altın anahtarını ceplerine koydular şimdiden.
Efenim, karne ve çocuk girizgahından sonra, yazımızın ana fikri olan; güzeller güzeli iki numaralı kızım, nev-i şahsına münhasır, sıradışı, evimizin neşesi, kuralları, keskin virajları, sanatçı ruhlu, yaptığı anormal komik esprileri ile zekası tescilli, girdiği tüm ortamların tartışması lideri, Zekiye İpek Koç’tan bahsetmek isterim bu yazımda.. Bahse girerim okudukça keyif alacaksınız.
Bunca karakteristik özelliğine rağmen, yufka yüreği, dünyanın tamamını almaya yetecek kadar geniş bir kalbi, asla gülümsemekten duramayan o güzel yüzlü kızım.. İpek’im. Rahmetli annemden yadigar ismiyle Zekiye İpek’im.
Bir çocuğun anne ve babasına, hele de büyüme aşamasında annesine hiç yük olmaz mı? Olmadı, nasıl büyüdü, sessiz sedasız, dertsiz tasasız bu günlere nasıl geldik biz dahi anlayamadık diyebilirim.
İpek’i tanıdıkça -geçen yıllar itibarıyle hala tanımaya çalışıyoruz- her sene yeni bir özelliğine şahit oluyoruz, çok küçük yaşlarda kendinden küçük çocuklar ile olan ilişkilerinde gösterdiği performansı hayretler içinde izlediğimizi hatırlıyorum. İpek küçük çocukların sevgilisi, ablası, kimi zaman annesi olarak öyle güzel bir bağ kurardı ki, onların idolü olmuştur yıllarca. Çocuğa çocuk emanet edilmez lafını bizzat İpek çürüttü desem yeridir. Çocukluğunda, çocuk değil adeta bugün bile birçok yetişkinden daha olgun olmuştur İpek’im.
İpekcim henüz 12 yaşında olmasına rağmen 18 yaşındaki ablası ve ablasının arkadaşlarının adeta kankasıdır. Zekası ve sanatçı ruhu ile her girdiği ortamda kendini kabul ettiren ve sevdiren anormal özgüven yüklü yapısıyla, okulda arkadaşlarının lideri, öğretmenlerinin yardımcı asistanıdır İpekcim.
İpek henüz 3 yaşındayken yaşadığımız bir anımızı sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Keyifli bir pazar kahvaltısı yapıyoruz. İpek her zaman olduğu gibi gevezelik
etmekten yemeğini bitirememiş. Uzaktan kesiyorum. İpekcim yemeğin bitmedi,
farkındasın değil mi? dedim. Biliyorum baba dedi. Peki kızım o yemek bitmezse
bugün sahil gezisine gelemeyeceksin biliyorsun değil mi? dedim.. Demez olaydım.
Yıllarca unutulmayacak o coolcevap tokat gibi yüzümde patladı. “Bu yemeği
yemeyeceğim, sahile de gelmeyeceğim” dedi ve çatalı masaya vurarak masadan
kalkıp odasına gitti. Bütün gün odasından çıkmadı. Sunacım ve ben birkaç dakika
bön bön birbirimize baktık. Tabi sonrada sağlam bir kahkaha patlattık. Ve o gün
anladık ki karşımızda o bildiğimiz çocuklardan biri yok. Şimdiden ne istediğini
bilen, ve bunun için savaşmaktan çekinmeyen, doğruları için sevdiği herşeyi
feda edebilecek bir çocuk ile karşı karşıya kalmıştık. O günden sonra İpek ile
olan ilişkilerimizde hep çok seviyeli olmaya gayret ettik. Hatta İpek ile olan
ilişkilerimizi maslahatgüzar seviyesinden büyükelçi seviyesine çıkardık.
İpek’im de karnesini aldı. Başarılı bir karneydi. Ödül olarak güzel bir Abant gezisi yaptık. Çok eğlendi. Gerçekten çok eğlendi. O kadar çok güldü ki ona bakarak sanırım stresin en büyüğünü ben attım diyebilirim.
İpek’i anlattım. İpek’in neden mutlu, kendinden emin, özgüven sahibi, toplumda her zaman kendisini ifade edebilen bir çocuk olduğundan bahsettim. Bu yazıyı yazdın da sen ne yaptın diye sormazlar mı? Elbette sorarlar. Çok da haklılar.
Efenim, biz anne ve babası olarak çocuklarımızın yetişmesinde cidden çok emek
verdik. Karşılığını da aldık. İnanın çok zor olmadı. Sadece aile kavramını asla
unutmadık. Beraber gezdik, beraber eğlendik, beraber üzüldük, beraber güldük..
Yıllarca herşeyi beraber yaptık. Herkes rolünü iyi
oynadı, asla arkadaş olmadık, onların anne ve babası olduk yıllarca. İnsanı
insan yapan, ruhu besleyen tek duygunun SEVGİ olduğunu bilip bolca sevgi verdik
onlara. Birbirimizden cidden keyif aldık. Bizler çocuklarımıza benzemeye gayret
ettik, onları kendimize benzetmedik asla.
Yazımın sonunu şu sözüm ile bağlıyorum sevgili okurlarım. Severseniz yorum bölümüne bir gülücük koyarsınız. Sevmezseniz sahile gezmeye götürmeyeceğim sizi…
“Çocukların karnesinin kötü olmasından korkmayın. Çocukların ruhsuz
ve duygusuz olmasından korkun”
Sevgiyle Kalın…
Taner KOÇ | VELHASIL GALATA
(Tüm yazılarım tanerkoc.blogspot.com ‘ da )
İlgili Haberler
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Spor İstanbul tarafından organize edilen Türkiye İş Bankası 46. İstanbul Maratonu, bu yıl 3 Kasım Pazar günü koşulacak. 40 binin üzerinde kişinin katılması beklenen İstanbul Maratonu, sürdürülebilirlik ve bağış konusunda ilklere imza atacak. Giysi Kumbarası projesi ile sporcuların temiz ve kullanılabilir kıyafetleri yeniden hayat bulacak. 46. İstanbul Maratonu ayrıca en […]
Cumhuriyetin ilanının 101’inci yıl dönümünde kutlamaların İstanbul’daki merkezi bu yıl da Kadıköy oldu. Bağdat Caddesi’nde yapılan Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü’ne yüz binlerce kişi katıldı. Yürüyüş sonunda konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı “Cumhuriyet bu ülkenin evlatlarının en büyük ve en kıymetli mirasıdır. Bu mirasa sonsuza kadar sahip çıkacağız” dedi Bağdat Caddesi’nde düzenlenen Cumhuriyet yürüyüşleri ile her […]
Bitiyatro ve Nejat İşler’in (Meddah) ortak yapımcılığında Fil Rüyası, 11 Kasım’da Baba Sahne’de prömiyer yapıyor. Günsu Özkarar’ın Galata Perform’un eğitimleri sırasında yazdığı bu oyun, Sınırlar Ötesi Tiyatro 11. Yeni Metin Festivali’nde okuma tiyatrosu olarak gösterime sunuldu. Bir terapist ile danışanın seanslarında ortaya çıkan güven, sadakat ve aşk temaları çerçevesinde bilinçaltına bir yolculukla başlayan oyunda terapiyle […]
İngiliz Sömürüsü ve Zulmüne Karşı Efsanevi Bir Kahramanlık Destanı “İslam’ın Kılıcı” Türkiye’de Vizyona Giriyor: “İslam’ın Kılıcı”, 1 Kasım’da Türkiye sinemalarında izleyiciyle buluşuyor. Aksiyon ve macera dolu bu destansı film, cesur bir savaşçının İslam’ın kutsal değerlerini korumak ve İngiliz sömürüsüne son vermek için çıktığı nefes kesen mücadeleyi anlatıyor. Osmanlı’nın İngiliz sömürüsüne karşı desteğini de detaylı […]