24 Kasım; insanlara okumanın, yazmanın, dinlemenin, anlamanın, anlamaya çalışmanın, Allah, Peygamber, vatan, millet, bayrak, insan sevgisinin, dürüstlüğün, ahlakın, vefanın, saygının, adil olmanın, insanlığın temellerini atan ve önemini anlatan öğretmenlerin ve benim ilk öğretmenlerim; annem Şükran Yilmaz ve Rahmetli babam Sezai YILMAZ’ın günü…Evde soru sorduğumda “arkadaşlarına haksızlık olur evde bana soru sorma, herkesin evinde öğretmen mi var?” Diyerek bana ahlakı, dürüstlüğü ve adil olmayı öğreten adalet timsali annemin günü…Babamın, makamı gereği, emrine verilmiş makam araçlarına rağmen annemin müdürü olduğu ve yaklaşık iki kilometre uzakta olan okula, başka araç olmadığı için, karda, kışta, kıyamette bile yürüyerek gittiğimiz, o günler sebebini anlamadığım için isyan ettiğim, bugün devletin malını özel işlerinde kullanmayarak bizleri harama sokmadıkları için minnetle andığım rahmetli babam Sezai Yılmaz ve Allah sağlık afiyet versin annem Şükran Yılmaz’ın günü…İnsanların aklına şehitliği, geçim sıkıntısını, atanamamayı, işsizliği, ek iş yapmayı, kıymet bilinmemesini, uğradıkları haksızlıkları getiren mesleğin günü…Dünyanın en kıymetli mesleği olmasına rağmen bilinçli olarak maddi ve manevi gözden düşürülen, toplum nezdinde olması gereken yerde olmasına izin verilmeyen mesleğin günü…”Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyenlerin ülkesinde “bana bir harf öğreteni kırk yıl kendime köle ederim” anlayışına mahkum edilenlerin günü…Kendilerinden on kat fazla maaş alan, geçim sıkıntısı bilmeyen, gittikleri her yerde önlerinde el pençe divan durulan, toplumu, eğitimi, öğretmenliği bilmeyen insanların maaşlarını ve akibetlerini belirlediği kutsal mesleğin günü…Kutlu olsun… Bu kadar boş laf, saygısızlık, kadir kıymet bilmeme, vefasızlık, haksızlık, adaletsizlikle… Nasıl kutlu olacaksa?..İlk öğretmenim Canım Annem Şükran Yılmaz , Rahmetli babam Sezai Yılmaz başta olmak üzere , bütün öğretmenlerimi ve bütün öğretmenleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyor, ellerinden öpüyorum…AHMET BERHAN YILMAZ
İlgili Haberler
Ne diyeyim edebiyatın tarihini sanki Ruslar yazmış gibi; neyi okur, neyi beğenirsem altından Rus yazarlar çıkıyor. Takdir etmemek elde değil. Helal olsun adamlara… Nasıl bir anlatıdır, nasıl bir olay görgüsüdür, nasıl bir mesaj vermedir; yok böyle bir şey… Rus yazarlar; eserlerinde, işin sosyolojisini, felsefesini, psikolojisini, matematiğini çok iyi oturtmuşlar; toplumsal temelde her şeyi çok iyi […]
“İnsanoğlu garip bir yaratık” der birçoğu, öyle olduğunu var sayar. Kendilerince haklı da sayılırlar. Kim yaşanan şeylere farklı bir anlam yüklemez ki! Gündelik yaptığımız hareketler bile bilinmeze yorulur. İnsanların konuştuğuna bakarsanız bilinen bir şey yoktur. Her şey bilinmezdir. Bilinmez adeta kutsanır. “Nasıl ya!” dersiniz. İnanın yaşamda var olan her şey için bir bilinmez vardır. Toplumun […]
Karagümrük stadı hakkında bu kaçıncı yazımı artık söylemiyorum. Fatih Belediye Başkanı Ergün TURAN , 15 Mart’ta sosyal medya hesabından Karagümrük taraftarına stat müjdesini verdi. Bu kaçıncı müjdeden artık bunu da söylemiyorum. Bildiğim tek şey taraftarın artık boş vaatlere karnının olduğu şey. Neyse ki krizi bırakıp iyi bir yerde görmek istiyorum. Stadın kapasitesi 7.680 kişilik olacak. Şehrin göbeğinde butik […]
Zaman sonsuzdur. Evren, uzay, yani içinde bulunduğumuz mekân da sonsuzdur. İnsan, birey olarak da “insanlık” olarak da zamanın ve mekânın sonsuzluğunun kesiştiği herhangi bir noktada, bir hiç, bir sıfırdır. Bir insan ömrünü yüz yıl kabul etsek bile, zamanın sonsuzluğunda yüz yıl nedir ki? Bırakın yüz yılı, bin yılı, milyar yıl nedir ki, sonsuzluk karşısında? Biliyorsunuz, […]