Edebiyat ile toplum arasında sarmal durum söz konusudur.
Edebiyat toplumdan; toplum edebiyattan etkilenir.
Birbirlerini etkileme durumu söz konusudur.
Toplum ne ise edebiyat; edebiyat ne ise toplum o dur.
Toplumun niteliği kadardır edebiyat; edebiyatın niteliği kadardır toplum.
Edebiyat, toplumların aynasıdır. Ne kadar iyi toplum o kadar iyi edebiyattır!
Toplumun her tür özelliği edebiyata yansır.
Toplumları, öğrenmenin yolu edebiyattan geçer.
Dolayısı ile her ülkenin edebiyatı kendine hastır.
Toplumları öğrenmek isterseniz, o toplumların edebiyatına bakınız.
Dünya klasiklerini okuduğunuzda Rusya, Fransa, İngiltere, Almanya, ABD, İspanya ve diğer ülkeleri öğrenmiş olursunuz.
Ve toplumlar arasında bir kıyas yapma şansımız olur.
Edebiyatla kıyas, toplumların en iyi kıyasıdır.
İşçi sınıfı, köylü, kral, derebeyi; kilise, cami, havra…
Kadın, erkek; iş, güç…
Edebiyatın malzemesidir.
Kullanılan bu malzemeler, ülkenin gerçeğidir.
Bu gerçekler aynı zamanda toplumları ölçme aracıdır.
Bu ölçümler ne kadar geçekçi yapılırsa edebi eser o oranda kalıcı olur.
Edebiyat, değişim, dönüşümün öncülüğünü yapar.
O nedenle var olan iktidar, edebiyat ve edebiyatçıya değer vermez.
Edebiyatı, edebiyatçıyı ötekileştirir.
Hatta edebiyat ve edebiyatçıyı cezalandırır.
Edebiyatçı, toplumun öncüsüdür.
Haksızlıklara karşı direnmemin, haksızlıklara karşı durmanın, topluma bu haksızlıkları anlatmanın en büyük aracı edebiyattır.
Toplumların kurtuluşu edebiyattan geçer.
Edebiyat o kadar güçlü bir araçtır.
Toplumlar da edebiyatı etkiler. Edebiyat, toplumların üretimi ile var olur.
Bireyler, var olan toplumların değerini benimser, toplum değerleri ne ise bireylerin değeri de olur.
Batılı, doğulu, güneyli ya da kuzeyli denmesinin temelinde toplumların bireyler üzerindeki etkisi kabul edildiği içindir.
Batılı gibi olmak!
Doğulu gibi davranmak!
Toplumların genelini ifade eden kavramlardır.
Edebiyat ve toplum birbirini ektiler ve bu etki o toplumun gelişmişliğini ya da geri kalmışlığını gösterir.
Edebiyata verilen değer, toplumun gelişmişlik derecesini ifade eder.
Edebiyatın gelişmediği bir toplumda ilerleme mümkün değildir.
Atatürk’ün, “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözü, edebiyatın toplum üzerindeki etkisini çok iyi anlatır.
Toplum ne ise edebiyatı da o dur.
Bakın Batı ülkelerine, edebiyata verilen değer ortadadır. Her yer şair ve yazar heykeliyle doludur.
Batı için sanat ve sanatçı paha biçilmez bir değerdedir.
Doğu toplumlarında edebiyatın yeri yoktur.
Bir belediye başkanı, “Böyle sanatın içine tükürürüm.” diyebilmektedir.
İşin kötüsü bizim gibi ülkelerde edebiyatla uğraşanlar, sistem karşıtı olarak gösterilir, düşmanlaştırılır.
Edebiyat suç aleti; edebiyatçı suçu işleyen konumunda görülür.
Öyle görüldüğü içinde ülkemiz yazarlarının her birinin bir mahpushane macerası vardır.
Mahpushane macerası olmayan şair de yazar da yoktur.
Yazar veya şair sayılmanın yolu mahpushanede yatmış olmaktan geçer.
Ne kötü değil mi?
Toplumun aydını olmak istemenin cezası mahpushane…
Toplumun, edebiyata ihtiyacı var.
İlerlemenin, gelişmenin, uygarlaşmanın yolu edebiyattan geçer.
Hastanın, doktora ihtiyacı olduğu gibi toplumun da edebiyat dolayısı ile edebiyatçılara ihtiyacı vardır.
Edebiyatçılar ne kadar itibar görürse o toplum o kadar ilerler…
Bu bilinçle hareket etmeli…
İlerlemenin, uygarlaşmanın başka yolu yok.
Değer vermeli ve değer göstermeli edebiyat ve edebiyatçılara…
Edebiyatçıları el üstünde tutulmalı.
Artık bir yerlerden başlamalı…
İlgili Haberler
Her ramazan ayında dini konular üzerine bolca TV programları yapılır, bu programlarda ramazan ayı ile ilgili bir sürü soru sorulur, sorulan sorulara cevaplar aranır. Nedense bir türlü soruların cevabı bulunamaz. Bizde ramazan ayı ile ilgili değil her konu ile ilgili anlama, anlamlandırma sorunu vardır. Abartılı cevaplar, asılsız iddialar… En çok da okumuşlar şaşırtır insanı. Okumayanlara, […]
Yayınladığı ilk günden itibaren konusu ile dikkat çeken dizi daha yayınlanmadan fragmanı ile gündem olmuş gelen tepkiler üzerine “ahi” sözcüğü “fani” olarak değiştirilmişti. Tarikatın adı kurmaca olsa da bir şekilde o gerçekliğe dokunuluyor… Faniler cemaatindeki kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerine, kadının toplumdaki konumuna, erkek egemen bir yapıda kadınların ve okumak isteyen kız çocuklarının mücadelesine tanık […]
İstanbul takımlarının stadında, gazetecilere ayrılan basın tribününün neredeyse tümünde maç izlemişimdir. Gazetecilere ayrılan basın tribünü sadece Türk gazetecilere değil akredite olan yerli-yabancı tüm gazetecilere açıktır. Özellikle Avrupa maçlarında yurt dışından gelen yabancı basın mensupları, Türk takımlarının statlarına hayran kalıyor. İLGİLİ HABER Örnek Galatasaraylı: Dinçer Azaphan Hayran kalıyor kalmasına da acaba bu durum “basın tribünü” için geçerli midir? Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin basın tribünü gayet modern […]
Boşuna değilmiş sermaye sahiplerinin yatırım yapmak için güvenli bölgeler, ülkeler, kıtalar araması. Son zamanlarda ülkemize ne yabancı yatırımcı geliyor ne de yatırım yapmak için teklif… Ekonomide en önemli şey güven… Güven olmayınca yatırım olmuyor. İster ekonomik ister sosyal ister siyasal süreçlerin hayat bulması için güven ortamın var olması şart. Arsa, ev, araba alacağımızda bile dünyanın […]