Mirasta mal paylaşımı esnasında tereke üzerinde hak sahibi olan kişiler; yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olmak üzere grupta incelenir. Yasal mirasçılık, murisin iradesi dışında ve murisin vefatı üzerine direkt yasadan doğan mirasçılık statüsünü ifade eder. Yasal mirasçılık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda m.495 – 501 arasında düzenleme altına alınmıştır. Murisin hür iradesiyle mirasın bir kısmı ya da tamamı üzerinde bir başkasını hak sahibi olarak belirlemesiyle mirasa hak kazanan kişiye “atanmış mirasçı” denir.
Miras hukukundan kaynaklanan hukuki iş, işlem, uyuşmazlık ve davalar, miras hukukunun kapsamlı ve bir hukuk disiplini olması ve ilgili mevzuatın oldukça hacimli olması nedeniyle hukuki bilgi, birikim ve müktesebat gerektirir. Aksi takdirde, yapılacak herhangi bir hatalı veya ihmali işlem, telafisi güç hukuki ve maddi kayıpları beraberinde getirebilir. Bu nedenle, miras hukukuna ilişkin hukuki işlerde deneyimli bir İstanbul miras avukatı yardımına başvurmak en doğru yaklaşım olacaktır.
Miras hukuku ve Türk Medeni Kanunu düzenlemelerinde kan hısımlarının yasal mirasçı olmasının temel sebebi, miras hukukuna hakim sistemin derece (zümre) sistemi olmasıdır. 4721 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, mirasbırakanın vefatı ile mirasta mal paylaşımı yapılırken üç dereceli sistem esas alınır. Dolayısıyla, bir kişinin mirasta mal paylaşımı esnasında yasal mirasçı sıfatı ile hak sahibi olabilmesi için üç dereceli zümre sisteminin herhangi bir derecesinde yer alması şarttır.