Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın’ın yaptığı açıklamada;
Hayatımda en az katlanabildiğim şey, kutsallığın karikatürleştirilmesi ve saygıya karşı saygısızlık olmuştur. Biliyorum, hastalıklarından kurtulamıyor, saygılı olmakta zorlanıyor ve saldırmadan da duramıyorlar. Nietzsche’nin “Öyleleri vardır ki, eğer hastalıkları tedavi edilirse ölürler. Çünkü hastalıkları hayatta sahip oldukları tek şeydir” sözünün tam da bu güruhu tarif ettiği geliyor aklıma. Kendi kendime boş ver, ‘saygısızlık yapan ne kadar değerliyse saygısızlığı da o kadar değerlidir’, muhatap alma diyorum.
Hoşa gitmeyen davranışı, hakareti karşılıksız bırakmanın, içine atmanın ‘hazmetmek’ olduğunu bildiğim için hazmedilemeyecek zırvalıklara karşı bizim oraların “Haddini bilmeyene haddini bildirmek, yetim çocuğa elbise diktirmek kadar sevaptır” tabiriyle karşılık verirken, ağzı bozuklara “Edebim el vermez edepsizlik edene… / Susmak, en güzel cevap edebi elden gidene” de ve geç diyen arkadaşlara hak vermeden de edemiyorum. Her defasında edepsizliği elden bırakmadıkları için “Kalmamış ar ve haya; gitmiş edep, sizlerden / Edepsizlik’ utanır, şimdi Edepsizlerden!..” diyerek, oturun oturduğunuz yerde açtırmayın insanın ağzını ‘çiçek olun’ diyorum. Başlıktan hareketle, hangi devletin sadık kulu diye soranlar olacaktır. Onu da okuyanların ferasetine bırakıyorum.
12 Eylül’ün kördövüşünde sebep oldukları masumların vebalini kısa sürede üzerlerinden atarak sermaye yaptıkları kanlar üzerinden rant devşirip, kaset çekenler unutmasın ki küçükken topu inşaata kaçanların fotoromanları yayınlandı demek geçiyordu içimden. Eşi başörtülü cumhurbaşkanı seçilecek diye ortalığı karıştırmak isteyen paşalardan ‘sufle’ alanlar diye başlayıp okkalı bir cevap vermeyi düşündüm. Fakat sağduyulu üyelerinden ve milletten aldıkları cevapla sendeleyenlerin, dün ‘ya sağcısın ya solcusun’ diyerek kamplaştırdıkları insanlar tarafından ‘yok bunların birbirinden farkı, al birini vur ötekine’ diyerek ayrılmalarının öfkesini yenemediklerini gördüm. Dünkü hasımlarla şimdi hısım olup, omuz omuza stratejik düşman Eğitim-Bir-Sen’e saldırmaya devam edenlere ‘gazanız mübarek olsun’ deyip pandoranın kutusunu açmayı düşündüm ve ‘la havle’ çekip vazgeçtim.
Sendikacılık adına söyleyecek sözleri kalmayanların varlık sebebimiz olan din ve değerler üzerinden dine de, değerlere de zarar verecek tarzda salya fırlatıp samimiyet testine tabi tutmaya çalışmalarını irdelemek, “kilise çanı-şarap-papağan” üçlemesi ile dindar geçinenler cevabı yazıp, bırakın kahramanlık öykülerini biz sizin cemaziyel evvelinizi de biliriz demeyi düşünüyordum. Konu, en temel insan hakkı olan inanç hürriyetinin vazgeçilmez parçası olan başörtüsü olduğu için ‘siz haklısınız’ demeden ben vatan-millet-mukaddesat sermayesi üzerinden seslenenlere ‘hodri meydan’ diyor, alana davet ediyorum.
Malazgirt’te, Miryakefalon’da, Çanakkale’de, Büyük Taarruz’da, hatta Kerbela’da Hz. Hüseyin’in yanında gösterdiğinizi varsaydığınız gayret ve kahramanlığınızı neden başörtüsü mağdurlarının özgürlük feryatlarını duyurma ve haklarını teslim etme konularında da göstermiyorsunuz?
Milli meselelerde muhalif siyasi partilerin bile hükümete destek olduğu biliyoruz. Yakın geçmişten buna birçok örnek sayabiliriz. Hükümetin kamuda kılık kıyafet konusunda özgürlüklerden yana bir niyet içinde olduğunu düşünüyorsanız, “neden hükümete özgürlüklerin sınırlarını genişletme konusunda kamuoyu desteği sağlamak yerine, bunu yapmaya çalışanlara köstek oluyorsunuz” diye soruyor; samimi olduklarını anlatmakta zorlananlara, “bırak köstek olmayı, hadi ‘Halep oradaysa arşın burada’, destek olun” diyorum.
Yeter ki bu sorun çözülsün. Kimsenin hatırlamadığı ama yaptıklarını iddia ettikleri “Başörtüme Dokunma!” eyleminin ötesine geçmelerini teklif ediyorum. ‘İstismar’ diyenlere, ızdırabı yaşayanın feryadı neden istismar olsun diye soruyorum. Kaldı ki, eğer öyleyse destek verirsin, herkes için serbestlik gelir, böylece eğer istismar söz konusuysa, başörtüsü istismar edilmekten de kurtarılmış olur!
Dinden geçinenler varsa, bu vesileyle sermayeleri de ellerinden alınmış olur. Yok eğer başörtüsünü ‘rant’ olarak düşünüyorsanız, buyurun rantı da, neması da sizin olsun.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde ‘Kamuda Başörtüsü Yasağına Hayır’ eylemimiz için ağababalarınız izin verirse ve yerseniz pazartesi günü sizleri alanlara bekliyoruz.
Ateşi Nemrut’tan korkar mı İbrahim olan,
Hodri meydan, hodri meydan…
İlgili Haberler
TÜKODER Merkez Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamaya göre; Yeni asgari ücret, milyonlarca çalışan ve aileleri için derin bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu artış, artan hayat pahalılığı, yüksek enflasyon oranları ve temel gıda ile barınma maliyetlerindeki büyük artış karşısında tamamen yetersiz kalmış, asgari ücretli açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Açlık sınırı kadar asgari ücret ilan edilmesini […]
İstiklâl Marşımızın yazarı ve vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ebediyete irtihalinin 88. Yıl dönümünü münasebetiyle Kadıköy Fenerbahçe Anadolu Lisesi’nde anma programı gerçekleştirildi. Anma programında, Kadıköy İlçe Kaymakamı Muhittin Pamuk, İlçe Millî Eğitim Müdürü Tahir Uygur, ilçe protokolü, eğitim yöneticileri, öğretmenler ve öğrenciler bir araya geldi. İLGİLİ HABER “Yılın Okul Dergisi Ödülü” Kadıköy Anadolu İmam Hatip […]
İstanbul Ticaret Odası’nın düzenlediği 64 No’lu Elektrik Ekipmanları Meslek Komitesi sektörel çalışma toplantısında, sektörün ekonomik, teknik ve sosyal boyutları ele alınarak çözüm önerileri tartışıldı. Toplantıya Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan başkanlık etti ve İstanbul Elektrik Teknisyenleri Odası Başkanı Haluk Bozali da görüşlerini dile getirdi. İstanbul Elektrik Teknisyenleri Odası Başkanı Haluk Bozali, konuşmasında elektrik sektörünün […]
Kadıköy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde düzenlenen “Akran ve Siber Zorbalık” konulu seminer, İlçe Millî Eğitim Şube Müdürü Mehmet Kara’nın katılımıyla rehber öğretmenleri ve müdür yardımcılarına yönelik gerçekleştirildi. Seminerin ilk bölümünde, Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Durmuş Ümmet, akran zorbalığının öğrenciler üzerindeki etkilerini ve bu sorunla başa çıkma yöntemlerini […]