Slot Siteleri

SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ

MOBİL UYGULAMALARIMIZ

Kadıköy Gazetesi

Paylaş
veya
aşağıdaki bağlantıyı paylaşın:
Anasayfa Genel

“Kadı Tayin Edilen, Bıçaksız Boğazlanmış Gibidir”

Yayınlanma:
ABONE OL

Hadis-i şerifi bu işin ne derece zor, âhirette ise hesabın ne denli ağır olacağına işâret etmektedir.

 

Kadı olmak istemeyenler:

 

Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanife

Süfyân-ı Sevrî,

Kadı Şüreyk ve

Mis’ar bin Kedâm

 

“Bu adam deli! Atın bunu çabuk dışarı!”

diyerek Mis’ar bin Kedâm’ı dışarı çıkartırlar.

 

Tarihî dönem içerisinde adâletle hükmetmenin ve bu işin mesuliyetinin ne kadar ağır olduğunu bilen bazı kimseler,

Yükünün diğerlerine nispeten daha  hafif olmasını ihtiyar etmişler,

Yine onların tabiriyle:

Müşârün-ileyh yani parmakla gösterilen kişi

Olmaktan çekinmişlerdir.

 

Adâletiyle meşhur Hazret-i Ömer’e

“Senden sonra oğlun halife olsun”

Dediklerinde

“Bir evden, bir kurban yetişir”

Sözleriyle tarihî bir cevap vermiştir.

 

İşte geçmişte hem trajik, hem komik, hem de ibret-âmiz bir hâkim mülâkâtı…

 

 

 

Adil olmak, adeletli olmak gerçekten çok zor. Bazen aile içinde bile nasıl adil olacağımızı, tam adil olup olmadığımızın münazarasını kendi içimizde yaparken bile oldukça zorlarınız…

 

Hâkim olmak, kadı olmak, hak dağıtan olmak gerçekten zor.

Ben düşünüyorum da benden hâkim olmazmış.

Kim ağlasa, kim üzülse benim içim acır. Benim ağlayana tahammülüm yoktur. Biri yanımda ağlasa ben ondan daha çok ağlarım. Hatta beni susturmak için o teselli sözleri söyler. Benim için çok duygusalsın diyorlar, tamam kabul ediyorum. Belki biraz fazla hassas ve duygusal olabilirim. Lakin gerçekten bu meslek oldukça zor… Bıçak üstünde olmak gibi bir şey!

 

Sizlere anlatacağım hikâyede de o dönemin hak bilirleri bile bu işi yapmaktan imtina etmişler. Hatta o kadar oyunlar oynamışlarki sırf kadı olmamak için, sonunda birisini Halife kovmuş.

“Bu deli, bunu atın demiş.”

 

Bunlar öyle harhangi birileri de değil üstelik.

Gerçekten adil olmak, hakkı hak edene vermek, vicdanını tam konrol etmek, dirayetli olmak gerekir. Vicdani bir rahatsızlık çekmemek için çok dikkatli olarak, çok inceleyerek, çok araştırarak karar vermek lazım.

 

Sizlere aktaracağım hikâyede, bunun ne kadar zor olduğunu, bu görevi yapmamak için nasıl uğraştıklarını göreceksiniz…

 

Hâkim, yani eski tabirle kadı olmak her zaman imtiyâzlı ve maddi bakımdan getirisi çok olan bir meslekmiş.

 

Fakat bilhassa dini mânâda yanlış bir karar verip, kul hakkına girmek endişesiyle bu işe ehil pek çok kişi söz konusu maslahattan hazer etmiş, kaçınmışlardır.

Çünki “Kadı tayin edilen, bıçaksız boğazlanmış gibidir” hadis-i şerifi bu işin ne derece zor, âhirette ise hesabın ne denli ağır olacağına işâret etmektedir.

 

İslam tarihinde bu vebâlin altına girmekten sakınanlar arasında meşhur simalar göze çarpar.

 

Bunlar arasında Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanife daha başka olarak Süfyân-ı Sevrî, Kadı Şüreyk ve Mis’ar bin Kedâm gibi isimler sayılabilir.

 

Bu zevât İslam fıkhını (hukukunu) muazzam derecede bilen büyük âlimlerdir.

Her biri zamanlarında mühim işler yapmış, gerek hizmetleri ve gerekse de yaşayış tarzları ile kendisinden sonra gelenlere örnek birer insan olmuşlardır.

 

Bugün dünyadaki Sünni Müslümanların yarısından çoğu İmam-ı Azam’ın kurduğu Hanefî mezhebine göre amel etmektedir.

 

Onun için bu kişilere sahip oldukları ilim sebebiyle çok kez kâdılık yani hâkim olmaları teklif edilmiştir.

 

Muteber tarih kitaplarında adı geçen hâdise şöyle anlatılır:

 

Abbasi halifesi olan Mansur, Kâdı’l-kudât denen makama bir âlimi getirecektir. Kâdıl-kudât, baş-kadı demek olup, o zamanın hâkimlerinin başkanı olarak tarif edilebilir. Bu iş için kendisine yukarıda ismi verilen dört kişi teklif edilir.

 

Oda bunları, sarayına mülâkât için davet eder. “Emir, demiri keser” kelâmı gereğince dördü de yola koyulur.

Fakat hiç biri bu işi istememektedir.

Kerhen (isteksizce) giderlerken, İmam-ı Azam Ebu Hanife yanındakilere dönerek firasetle, biraz da onlara yol gösterircesine şöyle der:

“Ben bu gidişimiz hakkında size bir şey söyleyeyim mi?”

Der ki İmam,

“Ben bir çaresini bulup, kurtulacağım. Süfyân da bir şekilde kaçacak, Mis’ar kendisini deli gösterecek, Şüreyk ise kâdı’l-kudât olacaktır.”

 

Biraz sonra hâdise İmam-ı Azam’ın dediği istikâmette cereyan etmeye başlar.

Önce aralarından Süfyan-ı Sevrî ayrılır.

Dicle sularında bekleyen bir gemiye binerek:

“Çabuk beni saklayın, yoksa başımı kesecekler” der.

 

Onun bu sözü yukarıda geçen “Kadı tayin olunan, bıçaksız boğazlanmış gibidir” hadis-i şerifinin teviline (izâhına) dayanıyordu.

Böyle bir istek karşısında gemidekiler onu gizlerler.

 

Ebu Hanife, Mis’âr bin Kedâm ve Kadı Şüreyk halifenin huzuruna çıkarlar.

 

Halife Mansur önce İmam-ı Azam’a dönerek:

“Sen kadı olacaksın!” der.

İmam-ı Azam:

“Ey Müminlerin Emiri! Benim verdiğim kararları insanlar kabul etmez. Zaten ben bu işe ehil birisi de değilim” diyerek cevap verir.

 

Halife de cevâben,

“İnsanların fikri önemli değil. Sen zaten çok büyük bir âlimsin. Merâk etme, herkes kararlarını kabul eder” der.

 

İmam-ı Azam bu kez,

“Ben bu iş için ehil birisi değilim. Eğer bu sözüm doğru ise, bunu bizzat ben söylüyorum ki doğrudur. Eğer yalan söylüyorsam, yalancı birinin hâkim olması zaten uygun olmaz” der.

 

Sözlerini şu şekilde tamamlar:

“Zaten siz de bu hususta yalancı birini kendinize vekil yapıp, Müslümanların mal, can ve namuslarıyla ilgili meselelerin halledilmesi mevzusunu böyle bir kimseye bırakmazsınız, değil mi?” Böylece kadı olmaktan kurtulur.

 

Sıra bu kez Mis’ar bin Kedâm’a gelmiştir. Daha Halife birşey söylemeden doğruca onun elinden tutar ve hiç olmadık bir sepeple Halifeye

“Nasılsın? Çoluk-çocuk ne yapıyor? Hayvanlar otluyor mu?” diye sorular yöneltir.

Halife hiç beklenmedik bir zamanda bu sözleri duymanın garâbeti bir tarafa, kendi gözlerinin içine tuhaf – tuhaf bakan bu kişiden korkar.

“Bu adam deli! Atın bunu çabuk dışarı!” diyerek Mis’ar bin Kedâm’ı dışarı çıkartırlar.

Böylelikle yaptığı bu numara ile Mis’ar da kurtulmuştur.

 

Son olarak Kadı Şüreyk kalmıştır. Halife Mansur, ona

“Artık sen kadı olacaksın” der. Şüreyk de

 

“Ben sevdâvî denen bir hastalığa mübtelâyım. Hem unutkanlığım, hem de anlama yetersizliğim var” diyerek kurtulmaya bakar.

 

Fakat bu kez Halife

“Olsun, senin için tabiblere ilaç hazırlatırım. Hiç birşeyin kalmaz” diyerek karşılık verir ve mazaretini kabul etmez.

 

Böylelikle kâdı’l-kudât (baş kadı) Şüreyk olur.

Zaten tarih kitaplarına da Kadı Şüreyk olarak geçer.

 

Vicdan insanın başkasına değil kendine verdiği hesaptır, kavgadır, huzurdur, huzursuzluktur…

Vicdanımızın rahat olması, başamızı yastığa koyduğumuzda uyuyabilmemiz, bize verilen en büyük nimetlerdendir.

Bunun için, vicdani rahatlık için adil olmak gerekir. Hak bilmek, hak yememek, insanları sevmek ve saymak gerekir.

 

 

Ebu Hanifi’nin sözü:

“Allahü teâlâ, kendisine şükür ismini vermiştir. Çünkü Allahü teâlâ, iyiliği ödüllendirir. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”

 

Nazan şara Şatana

 

İlgili Haberler

Dünyadan
20 Nisan 2024
Türk Kızılay öncülüğünde 9. İyilik Gemisi Mısır’a ulaştı, yardımlar Gazze yolunda

Gazze halkına insani yardım ulaştırmak üzere Türk Kızılay öncülüğünde hazırlanan 3774 tonluk malzemeyle yola çıkan 9’uncu İyilik Gemisi, 55 saat süren deniz yolculuğunu tamamlayarak Mısır’ın El-Ariş Limanı’na ulaştı. Yardım malzemelerinin hızla Gazze’ye sevkiyatını sağlamak için işlemler başlatıldı. Türkiye’nin 7 Ekim’den bu yana Gazze’deki çatışma mağdurlarına gönderdiği dokuzuncu gemi olan İyilik Gemisi, başta gıda, barınma, hijyen […]

Genel
20 Nisan 2024
KİRA ANLAŞMAZLIKLARININ YÜZDE 80’İ DAVAYA DÖNÜŞÜYOR

Ev sahipleri ve kiracılar arasındaki anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulması için hayata geçirilen arabuluculuk sistemiyle Anadolu illerindeki anlaşmazlıkların yaklaşık yüzde 60’ı çözüme kavuşturulurken, büyük şehirlerde bu oranın yüzde 20’lerde kaldığı görülüyor.   Büyük şehirlerdeki kira anlaşmazlıklarının yüzde 80’i davaya dönüşmeye devam ediyor. İLGİLİ HABER Çevreci ve Sanat Sever Öğrencilerin Yaratıcı Çalışmaları 3. Kez Müze Gazhane’de! Türkiye’de özellikle […]

Eğitim
20 Nisan 2024
Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde Bağımlılık Üzerine Söyleşi

Ülkemiz Bağımlılıkla Mücadele Seferberliği kapsamında, İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde uyuşturucu kullanımı, bağımlılığı ve tedavi yöntemleri konularında Prof. Dr. Nevzat TARHAN ile birlikte Kurum Psikologu Nurdan EYÜPREİSOĞLU’nun moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşide Prof. Dr. Nevzat TARHAN,  bağımlılık nedir, kişiyi madde kullanmaya iten nedenler nelerdir, bağımlı bir bireyin tedavisi nasıl olmalıdır, bağımlı bir birey ile nasıl […]

Belediye
20 Nisan 2024
Dünyanın Çocukları “Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivali” için İBB’de buluştu

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 15 farklı ülkeden ‘Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivali’ için İstanbul’a gelen çocukları, Saraçhane’deki tarihi Meclis Salonu’nda ağırladı. İmamoğlu, aralarında Filistin ve Ukrayna’dan gelen çocukların da bulunduğu katılımcılara, “Dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan savaşların, acıların son bulması, Atatürk’ün dediği gibi, yurtta ve dünyada barışın egemen olması için, çocuklardan öğreneceğimiz çok şey var. Dilerim, […]