Türkiye’de organ bekleyen kişi sayısı gün geçtikçe artıyor, hastalar organ bulunamadığı için sağlıklı olan akrabalarından nakledilen organlarla yaşamlarını sürdürüyor. Bağış yapmak isteyenlerin aklındaki “ Hayattayken organlarım çalınır mı, cenazemin bütünlüğü bozulur mu?” gibi sorular ise organ bağışının önündeki en önemli engeller olarak gösteriliyor.
3- 9 Kasım Doku, Organ Nakli ve Organ Bağışı Haftası’nda Memorial Şişli Hastanesi Organ Nakli, Genel Cerrahi ve Çocuk Cerrahisi Merkezi Başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye’de organ bağışı ile ilgili bilgi verdi ve en sık sorulan soruları yanıtladı.
.
Hastayı yaşatmak için akrabalarını ameliyat etmek sorunda kalıyoruz
Türkiye’de organ nakillerinin %75- 80’i canlıdan alınan organlarla gerçekleştiriliyor. Bu şekilde yapılan nakillerde tamamen sağlam olan bir kişi ameliyat edilip, organının bir kısmı veya yarısı alınıyor. Bu çok istenmeyen bir durum olmasına rağmen insanları yaşatmak için yapmak zorunda kalıyoruz. Yurtdışında ise bu durumun tam tersi söz konusudur. Canlıdan alınan organlarla yapılan nakiller % 25 oranında, kadavradan (ölen insanlardan ) yapılan nakiller ise % 75- 80 seviyesindedir. Türkiye’deki nakil süreciyle Avrupa ve ABD’deki süreç arasındaki fark budur. Ancak nakiller iyi ellerde yapıldığı sürece başarı oranı arasında herhangi bir istatistiksel bir fark yoktur. Ülke olarak organ bağışında Avrupa’da Romanya’dan sondan ikinci sıradayız ve Avrupa ve Amerika seviyesine çıkabilirsek hastaların akrabalarını ameliyat etmek zorunda kalmayacağız.
Hastalarımızı organ yetmezliğinden kaybetmemek için eğitim şart
Organ bağışı konusuyla ilgili herkesin bilgilendirilmesi gerekmektedir. İlk olarak şu soruyu sormamız gerekiyor. Organ bağışı niye hayat kurtarır? Çünkü organ bağışı yapılmadığı sürece insanlar ölüyor. Halbuki bağış olduğu sürece yapılan organ nakilleri sayesinde hasta olan insanlar iyileşip, normal hayatlarına dönebiliyorlar. Bu hepimizin problemi, hepimiz taşın altına elimizi koyacağız ki; bu sorunu çözebilelim. Çok iyi merkezler kuracağız ve çok sayıda organ nakli yapacağız. Böylece herkes kazanacak, herkes sağlıklı kalacak.
Organ bağışının az olmasından ülke ekonomisi de ciddi şekilde etkileniyor
Örneğin karaciğer hastasının yaşam süresi 1-2 yıldır; bu hastalar çalışamıyor, hastalık sürekli tedavi gerektiriyor, ilaç masrafları var kan bulunması gerekiyor, hastaneye yatırılması gerekiyor, enfeksiyonları var, antibiyotik almaları gerekiyor, yaşamları uzun süre böyle devam ediyor. İşte bu zamanı eğer parasal olarak değerlendirirseniz çok büyük paraya mal oluyor. İyi merkezlerin yetersizliği nedeni ile bağışlanan kalplerin sadece %5’i kullanılabiliyor. Akut kalp yetmezliği olan kişiyi hayatta tutabilmek için suni kalp takılırsa bunun devlete maliyeti yüz yirmi bin dolar halbuki kalp nakli yapılırsa maliyet 20-30 bin lira olacaktır.
Organ bulunması konusunda Amerika ve Avrupa’daki gibi kanunlara ihtiyaç var
Amerika’da beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda son 10 senedir uygulanan “Non-Heart Beating” isimli bir prosedür var. Bu kanunen kabul edilmiştir. Amerika’daki donörlerin % 25 – 30 bu şekilde sağlanıyor. Peki nedir bu? Beyin ölümü olması mutlak gözle bakılan, geri gelme imkanı hiçbir şekilde düşünülmeyen ve yoğun bakımda çalışan beyin fonksiyonunu tümüyle yitirmiş hasta ameliyathaneye alınır; solunum makinasından ayırılmasının ardından hastanın nabzı azalır, oksijeni azalır, kalbi durur birden bire hemen vücudu perfüze edilip organları 10-15 dakika içerisinde alınır. Bu işleme kalbi durduktan sonra organın alınması diyoruz. Amerika da sistem böyle işliyor, şimdi Avrupa’da da bu kanunu geçirmeye çalışılıyor. Türkiye’de de bu ya da buna benzer bir kanuna ihtiyaç var. organ naklini kolaylaştıracak, prosedürler sebebiyle geciken organları, organ bekleyen insanlara kazandıracak bir düzenleme gerekiyor.
ORGAN NAKLİ HAKKINDA EN ÇOK MERAK EDİLEN 10 SORU
Hayır! Satılamaz. Bir insan öldükten sonra organları bağışlandığında, Organ Nakli koordinasyon sistemi devreye girer. Bu sistem gereğince bağışlanan organlar Sağlık Bakanlığı’nın Bölge Koordinasyon Merkezine (BKM) ve oradan da Ulusal Koordinasyon Merkezine (UKM) bildirilirler. Organların merkezlere dağıtımı bu bildirimler sonucunda belirlenir.
Organ nakli, kronik organ yetmezliği olan hastalara yapılır. Organ bulunamadığında bu hastalar için tek sonuç; ölümdür. Organ nakli yapıldığında ise hastalar içimizden herhangi birisi kadar sağlıklı bir konuma gelirler.
Kadavradan organ çıkarma işlemi, herhangi bir canlı ameliyatı kadar özenle yapılır. Organlar çıkarıldıktan sonra mümkün olduğunca estetik dikişlerle dikilerek, bedenin hiçbir şekilde zarar görmemesine büyük önem verilir O bedenler organların kıymetini çok iyi bilen hekimler için kutsaldır ve çok büyük bir saygıyı hak etmektedirler.
Organ bağışı için yaş sınırı yoktur. Kullanılacak organa göre organın yaşı belli bir risk oluştursa da yarını göremeyecek alıcılar için her yaşta ve koşuldaki organları kullanabilmek mümkün olabilir.
Tabii ki EVET! Bu kararınızı yakınlarınıza söylemeniz yeterlidir. Çünkü günü geldiğinde bağışınızı değerlendirecek olanlar yine yakınlarınızdır. Bugün ülkemizdeki uygulamaya göre bağış kartınız olsa bile yakınlarınız izin vermedikçe organlarınız alınamaz.
Elbette diyebilirsiniz. Organ bağış kartınızda bunu belirtecek seçenekler bulunmaktadır. Ayrıca yakınlarınıza bunu söylemeniz de yeterli olacaktır.
Tıp ilkelerine göre hiç kimsenin hayatı hiç kimse için feda edilemez. Bir kişinin hayatı bütün insanlık uğruna bile feda edilemez. O nedenle hiç bir endişeye gerek yoktur. “Suistimal olabilir mi?” diye düşünenler için ise; organ nakli kalabalık bir ekibin işidir. Kaldı ki; organların alınabilmesi için kişinin hayattayken bağış yaptığı halde yine de ailenin izninin alınması gerektiği unutulmamalıdır.
Organ bağışı sırasında alınan bilgiler hiç bir zaman bir nakil için yeterli bilgiler değildir. Kişinin sağlık durumunu değil, niyetini belirten bir iki kimlik bilgisi dışında bir özellik taşımazlar.
Ülkemizde organ nakilleri dünya standardında yapılmakta ve hatta dünya standardının üzerine sonuçlanmaktadır. Karaciğer ve böbrek gibi önemli organların nakillerinde başarı oranları % 90’nın üzerindedir.
Sistem otokontrolden kurtulamayacak kadar komplekstir ve kalabalık bir ekip gerektirir. Olası bir satış durumunun üstünü örtemeyecek kadar çok kişi sistemin içinde bulunmaktadır. O nedenle özellikle kadavra organ bağışlarında bir suistimal olması düşünülemez ve nitekim adli kayıtlara geçmiş hiç bir olay da yoktur. Canlı vericili nakillerdeki suistimaller de gizlenemez. Kaldı ki organ nakli ekibinin yanısıra hastanelerin etik kurulları da gereken durumlarda devreye girmektedir. Yani bir organ nakli için yaklaşık 15 kişi bilgi sahibi olmaktadır.
İlgili Haberler
Cumhuriyetin ilanının 101’inci yıl dönümünde kutlamaların İstanbul’daki merkezi bu yıl da Kadıköy oldu. Bağdat Caddesi’nde yapılan Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü’ne yüz binlerce kişi katıldı. Yürüyüş sonunda konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı “Cumhuriyet bu ülkenin evlatlarının en büyük ve en kıymetli mirasıdır. Bu mirasa sonsuza kadar sahip çıkacağız” dedi Bağdat Caddesi’nde düzenlenen Cumhuriyet yürüyüşleri ile her […]
Bitiyatro ve Nejat İşler’in (Meddah) ortak yapımcılığında Fil Rüyası, 11 Kasım’da Baba Sahne’de prömiyer yapıyor. Günsu Özkarar’ın Galata Perform’un eğitimleri sırasında yazdığı bu oyun, Sınırlar Ötesi Tiyatro 11. Yeni Metin Festivali’nde okuma tiyatrosu olarak gösterime sunuldu. Bir terapist ile danışanın seanslarında ortaya çıkan güven, sadakat ve aşk temaları çerçevesinde bilinçaltına bir yolculukla başlayan oyunda terapiyle […]
İngiliz Sömürüsü ve Zulmüne Karşı Efsanevi Bir Kahramanlık Destanı “İslam’ın Kılıcı” Türkiye’de Vizyona Giriyor: “İslam’ın Kılıcı”, 1 Kasım’da Türkiye sinemalarında izleyiciyle buluşuyor. Aksiyon ve macera dolu bu destansı film, cesur bir savaşçının İslam’ın kutsal değerlerini korumak ve İngiliz sömürüsüne son vermek için çıktığı nefes kesen mücadeleyi anlatıyor. İLGİLİ HABER KÜLLER KÜLLERE İKİNCİ SEZONDA Osmanlı’nın […]
Şair-yazar Ali Asker Barut’un Uzak Patikalar Şarkısı adıyla yeni kitabı yayımlandı. Pikaresk Yayınevi tarafından yayımlanan kitabı şair, “Sondan bir önceki şiirler” olarak değerlendiriyor. Yeni kitabında kederin, gamın sesini daha da yoğunlaştıran Tunceli doğumlu şair Ali Asker Barut, şiirini, çağıyla yüzleşen, çağıyla hesaplaşan bir çizgiye getirmiş durumda. Geçen yıllarda aynı yayınevinden Gam Divanında Keder Şiirleri ve […]